Hayatımızın hiçbir döneminde ne engelli kardeşlerimizi unuturuz ne onların çektiği sıkıntıları ne de hayatlarını kolaylaştırmak için neler yapmamız gerektiğini.
Belki klasik bir söz ama 85 milyon insanımız bir dakika sonrasında engelli olacağını asla unutmamalıdır.
İnsanımız, empati yapmayı, onların yerine kendilerini koymayı asla unutmamalıdırlar. Hatta zaman zaman engelli kardeşlerimizin çektikleri sıkıntıları, acıları, zorlukları anlamak için kısa bir süreliğine de olsa engelli gibi davranmayı denemelidirler. Bakalım ne kadar süre dayanabilecekler? Engelli kardeşlerimizin bir ömür boyu nasıl yaşadıklarını anlayabilecekler mi?
Peki bizler bu konuda yeteri kadar duyarlı mıyız?
Engelli kardeşlerimiz hayatlarını hiç kimseye muhtaç olmadan devam ettirmeleri için devlet her türlü, fiziki, sosyal, ekonomik tedbirleri mutlaka almalı, alınmasını sağlamalıdır. Sosyal ve hukuk devleti olmanın en önemli özelliklerinden biri de engelli kardeşlerimize gösterilen hassasiyettir.
Elbette engelli olmak bir eksiklik asla değildir. İmkân verildiğinde her türlü işi yapabileceklerini hepimiz biliyoruz.
Peygamberimiz döneminde engelli sahabeler, vali oldular, ordu komutanı oldular, bilim adamı oldular, Peygamberimize vekaleten imam olup namaz kıldırdılar, ticarette inanılmaz başarılar gösterdiler, halka liderlik önderlik yaptılar vs.
Şimdilerde ise devlet ve iş yeri sahipleri, engelli kardeşlerimize, engeline göre her türlü fırsatı sunmalıdırlar. Önlerine, “senin şu engelin var sen şunu yapamazsın” demek yerine, kardeşimizin engeline göre iş vermelidirler. Kendi emeği ile hayatını kazanmasına fırsat tanımalıdırlar.
Engelli kardeşlerimiz kendilerine bekledikleri eğitimin verilmesini, hayatlarını tüketen değil de üreten kişiler olmasını arzulamaktadırlar. Seçtikleri meslekte her türlü kolaylığı göstererek başarılı olmalarının önündeki engeller mutlaka kaldırılmalıdır. Yapamaz denilmemeli, yapmaları için fırsat verilmelidir.
Engelli kardeşlerimiz kesinlikle kendilerine acınmasını, istismar edilmelerine asla razı değiller.
İnsanımızın engelsiz insanlara davrandıkları, nezaketi, saygıyı, hoşgörüyü, sevgiyi beklemektedirler.
Bütün engelleri hep birlikte millet olarak aşabiliriz, aşmalıyız. Devlet olarak, halk olarak, STK lar olarak bütün kurumlarımızla el birliği ile bu işin üstesinden mutlaka geliriz. Yeter ki niyetimiz halis olsun.
Toplumsal güçlerimizi birleştirdiğimizde neleri yapabileceğimizi hep birlikte gördük. En güzel örneği de 15 Temmuz’dur.
Birbirlerine sahip çıkan, koruyan, kollayan, birbirimizin dertleri ile dertlenmemiz, birlikte çözüm üreterek sorunların üstesinden gelmemiz içten bile değil. Güç birliği yaptığımızda üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Yeter ki isteyelim.
Yeter ki engel, kalplerimizde, vicdanlarımızda, beynimizde olmasın.
Yeter ki, sevgisizlikten değil sevgiden, umutsuzluk değil umuttan, huzursuzluktan değil huzurdan, mutsuzluktan değil mutluluktan, çirkinliklerden değil güzellikten, iyilikten, merhametten, şefkatten beslenelim.
Ve bütün bunları yaparken bir gün için değil 365 günde yapalım.
Bazen hayvanların, insanlara ve birbirlerine gösterdiği şefkate, merhamete, iyiliğe imrenerek bakıyoruz. Peki sizce neden? Kalplerimizin gittikçe kararmış olmasından olabilir mi? Vicdandan, merhametten, şefkatten uzaklaşıyor olmuş olabilir miyiz?
Hadi insan olduğumuzu hatırlayalım…
Sevgimizle, merhametimizle, şefkatimizle, güzelliklerle dolu vicdanımızla, bir iyilik hareketi başlatalım... Hayatı ve kendimizi güzelleştirelim. Bir engelli kardeşimize dokunarak umut ışığı olalım.
Unutmayalım… Biz bir iyilik yaparsak, Allah da onun kat kat fazlasını mutlaka bize verecektir. Biz ise bunu çoğu kez farkına bile varmayız. Bir bela, bir musibet, bir kötülükten kurtulduğumuzda yapmış olduğumuz iyiliğin karşılığı olduğunu sakın unutmayalım.