İSLAMİ DEĞERLERİMİZE SALDIRIDA İKİNCİ PERDE
Avrupa'nın, sözde, din ve vicdan özgürlüğü, insan hak ve hürriyetleri, fikir özgürlüğü savunucuları, demokrasi havarileri hızlarını alamamış olacaklar ki, Türkiye'deki provokatörlerine talimatlar vererek, oyunun ikinci perdesini sahnelemektedirler. Nedir oyunun ikinci perdesi? Gerilmiş, barut fıçısı haline gelmiş, İslami değerlerimize saldırı konusunda en üst düzeyde hassaslaşmış halkımızın üstüne, tabiri caizse benzin döküp ortalığı kan gölüne çevirmek. Hiç kimse bunun aksini söyleyemez. Söylerse de büyük fotoğrafı okuyamıyor demektir. Şimdi hızlı bir beyin fırtınası yapalım. Durup dururken nereden çıktı bu camilerdeki provokasyon? Bu güne kadar böyle en üst perdeden kışkırtma, en ağır şekilde tahrik etme, ateşe benzinle gidilmemişti. Elbette Ankara ve Malatya 'daki camilerde yapılan edipsizce, ahlaksızca, alçakça davranışlardan bahsediyorum. Ben buna,"Saldırı" diyorum, saygısızlık kelimesi yapılanların karşılığı asla değildir. Bu alçaklar efendilerinden aldıkları emirleri uygulamaya başladılar. Bizim camilerimizin, mescitlerimizin, ibadetgâhlarımızın ne korunmaya ihtiyacı vardı ne de her hangi bir olay olurdu. İnsanımız gönül huzuru ile ibadetlerini, istedikleri zaman, istedikleri saatte gider yaparlardı. Gelinen noktada maalesef hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İbadetgâhlarımızda bile huzur bırakmadılar. Tabi ki, bilinçli, kasıtlı, planlı bir şekilde. Güzel bir atasözümüz var, "Çuvaldızı başkasına, iğneyi kendine batır". Batının, İslam düşmanlarının, İslami değerlerimize saldıranları korumalarını, arka çıkmalarını anlarım! Çünkü bu onların işi, kendilerine göre yapmaları gereken bir görev. İnsanlık tarihi ile başlayan insanlık tarihi ile de son bulacak olan Hilal-Haç kavgası var. (Gerçi şurası da bir gerçek, İslam’a ve onun değerlerine yapılan her saldırı, İslam’ı bütün dünya da daha güçlü hale getiriyor) Camilerimize yapılan bu saldırıda benim anlamadığım, nasıl olur da, provokatörler adli kontrol şartıyla serbest bırakılır? Sen benim inaç ve değerlerime saldır, alay et, hakaret et, beni en ağır şekilde tahrik et, toplumu en üst düzeyde ger, olay çıkması için elinden geleni yap, sonra da adli kontrol şartıyla serbest kal! Ne anlaşılır ne de inanılır gibi… Peki, bu olayın Kur’an-ı Kerim yakmaktan farkı ne? Bir bilen varsa söylesin. Saldırı İslami değerlerimize yapılmıyor mu? Bu kontrol şartıyla serbestlikten güç alan provokatörler iki gün sonra Kur’an-ı Kerimi yakmayacaklarını kim garanti edebilir. Cesaretlendirmiş olmuyor muyuz? Bu halkta kin ve nefret uyandırmak, kışkırtmak, olaylara çanak tutmak değil mi? Kontrol şartı ile serbest bırakan aklın kime veya neye hizmet ettiğini sorgulamak lazım. Böyle bir hukuk skandalının kabul edilmesi mümkün değil. En ağır cezayı almaları gerekirken, serbest kalmaları ve bundan sonra olması muhtemel olayların bedelini kim nasıl ödeyecek? Allah korusun önü alınmayacak olaylar olduktan sonra geçmiş olsun. Bu karar tekrar gözden geçirilmeli ve olayların failleri tutuklanıp gereken cezayı almalılar. Bağımsız, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhuriyet Savcılarını göreve davet ediyorum... Bilin ki bu provokatörler durmayacaklardır. Ta ki döktükleri benzin alev alıncaya kadar. Bunu anlamak için müneccim olmaya gerek yok. Bu kontrol şartı ile serbest bırakma kararınız emsal gösterilecektir. Halkın sinir uçları ile oynuyorlar, yangına körükle gidiyorlar. Halkın dini inanç ve değerlerine alenen açık bir şekilde hakaret eden, saldıran, alay edenleri, serbest bırakmak sizin göreviniz olmamalı. Elbette halkımız sağduyuludur. Tahriklere, kışkırtmalara gelmeyecektir. Yapılmak istenen bellidir. İnanç ve değerlerimizin düşmanlarının ekmeğine yağ sürmeyeceğiz, onların oyunlarına gelmeyeceğiz, tuzaklarına düşmeyeceğiz. Sakin, sabırlı ve metanetli olarak, birlik ve beraberliğimizin muhafazası için elimizden geleni yapacağız. İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı |
325 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |