AİLENİN KORUNMASI, ÇOCUK İHMALİ VE İSTİSMARI Aile, bir medeniyetin, bir milletin, bir devletin, ihyası, inşası ve devamı demektir. Aile yok olursa medeniyette, devlette, vatan da yok olur. Aileye sahip çıkmak, vatana, devlete, millete ve medeniyete sahip çıkmaktır. Yıllarca aileye yönelik saldırılarda ki hedef, aileden, “ne koparırsak” kardır mantığı ile hareket edildi. Yavaş yavaş, ince ince, ailenin parçalanması, bölünmesi ve yok edilmesi için her türlü tezgâh kuruldu. Aile üzerinde oynanan sinsi oyunları hissettirmemek için son derece değişik argümanlar kullanıldı. Milli Kültürümüzün yozlaştırılması, bizi biz yapan değerlerimizin yok edilmesi, dilimize yapılan saldırılar, nesiller arasındaki iletişim bozukluğunun oluşturulması, el üstünde tuttuğumuz! Turistlerin getirdiği her türlü ahlaksızlık ve LGBT sapıklığının meşru görülmesi, dizi, sinema, tiyatro, gibi birçok yollarla aile birliği maalesef çatırdamaya başladı. Oynanan büyük oyunu hiçbir zaman göremedik, yeterli tedbir alamadık veya aldırmadılar. Önce dilimizi yok ettiler. Altı yüz yıllık, tarih, bilim, kültür, edebiyat, sanat bir gecede yok oldu. Kendi tarihimize, kültürümüze yabancı hale geldik. Sonra, Anayasa, yasalar, kanunlar, yönetmelikler, tüzükler, genelgeler adına ne derseniz deyin, bunların hiç birinin, milletin kültürüne, inancına, ahlakına, tarihine, hayat tarzına, ideallerine, milli ve manevi değerlerine aykırı olmaması gerekirken, ne kadar kanun varsa hepsi dışarıdan getirilerek bu millete uygulandı. Dolayısıyla millet, devleti ile çatışır hale getirildi. Türk Kültür ve Medeniyeti hâkim olması gerekirken, cephede savaştığımız, kesin bir zaferle yendiğimiz, Batı Kültür ve Medeniyetine ulaşılması hedef olarak gösterildi, kutsandı. Adına modernlik, çağdaşlık denildi. Kendi milli kültürümüze "geri kalmışlık" damgası vuruldu. Sönmüş, bitmiş, tükenmiş, köhnemiş “tek dişi kalmış” Batı Medeniyeti cilalanıp, allanıp-pullanıp bu milletin önüne sürüldü. Milli Eğitimin bütün müfredatı bu anlayışa göre hazırlandı. Ve tabi ki öncelikle asıl hedef çocuklarımız oldu.... Aile bağları güçlü iken bu saldırıları göğüsleyebiliyorduk. Ancak bu güne geldiğimizde, mevcut yasaların da desteği ile başta çocuklarımız olmak üzere ailemiz yok olmak veya var olmak mücadelesi vermek zorunda kalıyorlar. Hiçbir şekilde yeteri kadar ilgilenmediğimiz, okul öncesi kendi kültür ve değerlerimizi vermediğimiz yani ihmal ettiğimiz çocuklarımızın, körpecik beyinleri iğfal edilir hale geldi. İlkokullara kadar inen LGBT sapkınlığı, alkol, uyuşturucu ve madde bağımlılığı hat safhaya ulaştı. Bütün bunların yanı sıra çocuklarımıza sahip çıkamamamızın sonuçları olarak da, onları istismara açık hale getirdik. Bazen onların küçük yaşta evlenmelerine yani, "çocuk gelin" olmalarına, bazen onların nerede, nasıl, kimlerle birlikte olduğunu umursamadan adına "özgürlük" diyerek serbest bırakarak, bazen de var olan tehlikeleri “benim çocuğum yapmaz”, “benim çocuğuma bir şey olmaz” diyerek istismara uğramalarına neden olduk. Düşünülmeden yapılan boşanmalarla da, çocuklarımız sahipsiz kalmış, sokaklarda her türlü istismara açık hale gelmiş, kuru bir yaprak gibi kötülüklerin kucağına savrulmuşlardır. Peki, ne yapılmalı? Öncelikle yasalar kendi kültürümüze, milli ve manevi değerlerimize göre yeniden düzenlenmeli. Her türlü, kumar, fuhuş, ahlaksızlık, sapkınlık, sapıklık, yasaklanmalı. Kim veya kimler tarafından yapılırsa yapılsın, çocuklara yönelik istismar, taciz ve şiddet, yasalarla en ağır şekilde cezalandırılmalı. (İdam dahil) Çocuk için en güvenli yerin aile olduğu gerçeği asla unutulmamalı. Bu anlamda ailenin güçlenmesi, bütün saldırılardan korunması için devlet bütün tedbirleri almalıdır. Devlet, çocuğun, bakımı, eğitimi, beslenmesi, sağlığı gibi fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra, duygusal beklentilerini de yerine getirmeli. Parçalanmış aileler çocuğun ruh sağlığı açısında son derece derin yaralar açtığının farkında olup, aile bağlarının pekiştirilmesi ve aile bütünlüğünün korunması için her türlü tedbirleri almalı. Aileler okul öncesi eğitimin ne kadar önemli olduğunun farkında olmalı, çocuklarına sahip çıkarak milli kültürle donatmalı. Kötü ve yanlış alışkanlıklarının olup olmadığını sürekli kontrol etmeli. Aksi halde çocuklarının ellerinden kayıp gideceğini bilmeli. Toplumda sorumluluk sahibi olmalı. Aileler ve çocuklar için, dernek, vakıf, federasyon, konfederasyon gibi sivil toplum örgütleri kurarak, ihmal ve istismara uğramış çocuklara sahip çıkmalı ve onların ihmal ve istismara uğrayacak nedenlere dikkat çekmeli, çocuklara ve ailelere her türlü yardım ve desteği vermelidirler. Bu alanda, Genel Merkezi Kahramanmaraş’ta bulunan, mağdur olmuş ailelere sahip çıkıp başta hukuksal destek olmak üzere, onlara her türlü yardım ve desteği veren, ihmal edilmiş ve istismara uğrayan çocukların en yakın ve güvenilir koruyucusu durumuna gelen, başarılı çalışmaları ile halkla iç içe olan, başkanlığını Orhan Özharman'ın yaptığı, "Çocuk İstismarı İle Mücadele ve Mağdur Olan Aileleri Koruma Derneği"nin çalışmaları en güzel örneklerden birisidir. Elbette bu ve benzeri onlarca STK mız bulunmakta. Her biri kendi alanlarında son derece değerli çalışmaları yapmakta, ailelerimize, çocuklarımıza hizmet vermektedirler. Ama bu yeterli değildir. Bu tür STK lar devlet tarafından mutlaka en üst düzeyde destelenmelidir. AİLENİN KORUNMASI, ÇOCUKLARIMIZIN İHMALİ, İSTİSMARI VE TACİZLERİN ÖNLENMESİ KONUSUNDA DEVLETİN YANI SIRA, HER BİREY KENDİNİ SORUMLU HİSSETMELİ, TOPLUMUN KANAYAN BU YARASINA MERHEM OLMALIDIR… İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı |
311 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |