Bu güne kadar Türkiye, tarihte ve günümüzde, ekonomik, kültürel, askeri birçok tehditlerle karşılaştı. Allah’a hamdolsun hiçbir tehdide de pabuç bırakmadı. Gerektiği zaman, gerektiği yerde en şiddetli bir şekilde cevabını verdi.
Özellikle PKK ve onun türevleri bunu çok iyi bilirler. Hatırlayacaksınız adamın biri! “PKK öyle güçlü öyle güçlü ki sizi tükürüğü ile boğar” demişti. Peki nerede o bizi tükürüğü ile boğacak PKK!?
Silahla, şiddetle, kanla, her türlü alçak saldırılarla bu milleti ne korkuta bildiler ne de yaptıkları yanlarına kaldı.
Baktılar olmuyor demokrasinin açıklarını kullanarak siyasi etkinliklerine ağırlık vererek maalesef ki maalesef yine kendine “legal” diyen partilerin sayesinde yüce Meclisimize girdiler. Bu seferde milletvekilliğinin kendilerine tanıdıkları imkânları kullanarak yapmadıklarını bırakmıyorlar. Kimden veya hangi siyasi partilerden destek gördükleri ise herkesin malumu, gizli saklı değil hem de açık açık deste alıyorlar.
Ve her fırsatta da Türkiye’yi, Türk Milletini, Türk Halkını tehdit etmekten geri kalmıyorlar.
Dün bunu köy, mezra, kasaba, ilçe basarak binlerce masum sivil vatandaşımızı öldüren, şehirlerde patlattıkları bombalarla yüzlerce insanımızın ölümüne neden olan, yüzlerce asker ve polisimizi şehit eden PKK, ülkemizi başta ABD olmak üzere emperyal güçler adına bölüp parçalamak için her türlü alçaklığı, her türlü hainliği yaptılar. Kahramanlık destanı üzerine destan yazan evlatlarımızın sayesinde başarılı olamadılar. Vazgeçtiler mi? Asla…!
PKK nın siyasi kolu HDP ve onun vekilleri her fırsatta açık açık niyetlerini gizleme gereği bile duymadan yapacaklarını çığlık çığlığa kendilerini yırtarcasına bağırmıyorlar mı?
Son olarak yine ağızlarından salyalar akıtarak polisimize hakaret ederek bir kez daha niyetlerini gösterdiler. Kadıköy’de izinsiz protesto gösterisi düzenleyen HDP liler, Milletvekili Garo Paylan’ın polise, “Hesap vereceksin kork. Tir tir titriyorsun değil mi? Hesap vereceksin altı ay kaldı.” Demesi ne anlama geliyor?
Sahi neye altı ay kaldı? Altı ay sonun da ne veya neler olacak? Bu adamı bu kadar kesin ve kendinden emin bir şekilde konuşturan güç veya güçler kimler? Kimlerin şemsiyesi altında veya güvencesinde bu kadar fütursuzca saldırabiliyorlar ve tehdit edebiliyorlar? Bunları kim veya kimler şımartıyor?
Bütün bu soru veya soruların cevaplarını hemen hemen hepimiz biliyoruz. Emperyal güçlerden tutun da mevcut siyasi partilere varıncaya kadar. Öyle mi? Bence değil? Nasıl mı?
Öncelikle her şeyi yabancı güçlere, siyasilere yıkmaktan vazgeçelim. Bunlara altı milyona yakın oyu kim veriyor? Uzaylılar olmadığına göre! Sen, ben, biz, siz, onlar. Yani özetle bunlar hala altı milyon oy alıyorlar ve hala Mecliste olup fütursuzca saldırıyorlar. . Burada bir gariplik yok mu? Bırakalım emperyal güçleri, bırakalım siyasi partilerin çıkar ve menfaatlerini düşünerek bunlara kol kanat gerdiklerini. Bu oluyor mu? Oluyor ama önce biz kendimize bir bakalım.
Biz, bizler, bunlarla kim veya kimlerin bağlantısı varsa, hangi siyasi parti, (Cumhur ittifakı, Millet ittifakı veya ittifakta olmayan partiler) hangi siyasi kuruluş olursa olsun gereken tepkiyi gösteriyor muyuz? Hala bunlarla kuzu sarması olan partiler Mecliste grubu olan partiler değil mi? Adına sağcı, solcu, milliyetçi, muhafazakâr, demokrat, sosyal demokrat, sosyalist, komünist, ateist, deist ne dersek diyelim bu partiler bu insanlarla gizli veya açık iltisaklı değil mi? Gözlerimizin içine baka baka ittifak kurulmuyor mu? O zaman her şehidin kanında bizim vebalimiz yok mu? Bu duruma gelmelerinden öncelikle bizler sorumlu değil miyiz? İğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batırmamız geremiyor mu? Bunlara oy veren bizim insanımız değil mi?
Adamlar açık açık söylüyorlar, saklamıyorlar, gizlemiyorlar. Altı ay sonra iktidardayız diyorlar. Şimdiden tehdit üzerine tehdit savuruyorlar. Peki, Allah korusun şu veya bu şekilde iktidara geldiklerinde yani ortak olduklarında (ki bu uzak bir ihtimal değil, tam tersi anahtar parti durumundalar) Türkiye’nin, Türk Milletinin, Türk Halkının halini bırakın düşünmeyi, aklıma bile getirmek istemiyorum.
Peki, son pişmanlık, vah tüh vah deyip dizimizi dövmek fayda verir mi? Bunların ne olduklarını, kime ve neye hizmet ettiklerini biliyor muyuz? Biliyoruz…
O zaman her birimiz aklımızı başımıza alalım. Kafamızı toparlayalım. Pireye kızıp yorgan yakmayalım. Şehitlerimizin, evlatlarımızın, bebeklerin, çocukların masum insanların kanından sorumlu olmayalım.
Yapacağımız şey çok basit. Seçime altı ay veya daha az bir süre var.
Tekrar edelim. Kim ki bunlarla gizli, açık, şu veya bu şekilde hareket eder, destek verir,
Meclise taşımaya kalkar, iktidara ortak etmeye çalışırsa, sandığa gömmezsek, kendi ellerimizle ülkemizi, milletimizi, devletimizi yangının tam da ortasına atmış olacağız.
Bu ülke bir avuç vatan evladı ile İstiklal Savaşını verdi. Gerekirse bir kez daha vermekten zerre kadar tereddüt etmeyiz. BİLSİNLER İSTEDİK…
İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı