Boğaziçi Üniversitesi Eylemlerine, “Daha Fazla Destek Verilmeli!”
Bir dakikalığına oturup düşünelim. Evladımız, ne olduğu, kime hizmet ettiği, iplerinin kimin elinde olduğu örgütlerin yönlendirmesi ile hareket ediyor olsa ne yaparsınız? Gözünüze uyku girmez, ne yediğinizi bilirsiniz ne içtiğinizi ne de nefes aldığınızı hissedersiniz. Defalarca, günlerce, “ yapmayın etmeyin çocuklar bakın sizi kullanıyorlar, değer yargılarınıza saldırıyorlar oyuna gelmeyin, terör örgütlerinin oyuncağı olmayın” diye bağırdık durduk. Ama bir türlü dinletemedik. Neden? Nedeni aslında çok basit. Çocuklarımıza ne kadar sahip çıkabiliyoruz? Onlara kendi milli ve manevi değerlerimizi, insani değer yargılarını ne kadar verebiliyoruz? Bu soruları uzatabiliriz. Ama şurası bir gerçek dün üniversiteler terörün oyuncağı idi, bugün maalesef aynı bilindik oyun tekrar edilmekte. -Hukuka ve Kanuna uygun olan bir atamanın protestosunda daha ilk gününde terör örgütlerinin etkileri görülmüş, okulun gerçek öğrencilerini etkilemişlerdi. -PKK tandanslı illegal örgütler, Lgbti ler yere serilen Kâbe örtüsünün üstüne basmaları, manevi değer yargılarımıza hakaret etmeleri, meselenin rektör atama meselesi olmadığını eylemlerle Türkiye'nin sinir uçlarına dokunarak karıştırmak olduğu net bir şekilde ortaya çıktı. Üstüne üstlük gözaltına alınanların terör bağlantılarının tespit edilmesi bize gezi eylemlerini hatırlattı. Meselenin ağaç meselesi olmadığı gibi. -AB ve ABD nin, “Kaygı duyuyoruz” açıklaması, Yunanistan da bu eyleme destek gösterilerinin yapılması, onları hiçbir şekilde ilgilendirmediği halde bizim içişlerimize müdahil olmaları, eylemin hangi boyutlarda olduğu gerçeğini bir kez daha bize gösterdi. -Bir akademisyen tarafından, “ABD, Boğaziçi Üniversitesine el koyabilir” sözü tam da mandacı zihniyetin ifadesiydi. Bu, gaflet mi, ihanet mi veya ABD ye davet miydi? Siz karar verin! -Terör örgütü yandaşlarının, eyleme katılmayan veya İslami değer yargılarımıza saldıranlara tepki gösteren öğrencileri, “Fişlemeleri” bunu listeler halinde yayımlamaları, öğrenciler üzerinde kurulan tam bir anti demokratik baskıydı. Bir üniversitede faşizan bir uygulama ancak bu kadar olurdu. -Bu eylemlere akademisyenlerin katılması ayrı bir facia. Çünkü eylemin rengi de şekli de belli olmuştu. Aklımıza PKK ya destek için imza atan akademisyenler geldi. Eylemin, demokratik hak arama ve rektör ataması ile uzaktan yakından bir ilgisi olmadığı ayan beyan ortaya çıktığı halde akademisyenlerin bu tavrı son derece düşündürücüdür. “Kurtarılmış Üniversite” tekrar hortlatılmak istenmiş, ya bizim gibi düşüneceksin ya da buradan gideceksin mesajları verilmiştir. -Eylemde LGBT-İ lerin açmış olduğu bayrak, eylemin sembolü haline geldi! Aslında bence asıl tehlike burada. Bu sapık ve sapkınların Üniversitede hâkim hale gelmiş olması, bize, “çocuklarımız gerçekten tehlikede “ dedirtti. Üstelik ABD Dış İşleri Sözcüsü Price’sın, “Cinsel azınlıklara karşı nefret söylemini şiddetle kınıyoruz” sözü desteğin nereden geldiğini gösteriyor, tehlikenin boyutlarını ortaya koyuyordu. -İşin başka ürkütücü boyutu ise, ülkemizdeki önde gelen siyasi partilerimiz, eylemin iç yüzünü bildikleri halde görmemezlikten gelip, “çocuklarımızı serbest bırakın, çocuklarımıza dokunmayın, bırakın demokratik haklarını kullansınlar” gibi sözleri ülkenin siyasi yapısının ne halde olduğunu gösteriyordu. -Türk halkı eylemlerde, “Demirtaş serbest bırakılsın” sözleri ile birlikte, PKK türküleri ve sloganlarına ilk önceleri bir anlam verememiş ancak PKK nın sözde üst düzey yöneticilerinin açıklamaları ile neyin nasıl olduğunu çok açık bir şekilde görmüştür. Ne mi dedi PKK nın sözde üst düzey yöneticileri? PKK nın önde gelen sözde üst düzey yöneticisi Duran Kalkan denen terörist, Boğaziçi Üniversitesi eylemlerinin “Hükümetin devrilmesi için yapıldığını belirterek, DAHA FAZLA DESTEK VERİLMELİ" çağrısında bulundu. Bunun üzerine terör yandaşları, Demirtaş’ın serbest bırakılması, Öcalan'ın ceza infaz koşullarının sonlandırılması, PKK ile temasa geçilmesi gibi talepleri dillendirmeye başladılar. Yani kısa sürede öğrenci eylemi, terör gruplarının eylemine ve isteklerine dönüştü. Gözaltına alınanlara baktığımızda da 179 kişinin değişik terör örgütlerine mensup kişiler olduğu gerçeği ortaya çıktı. Evet, kısaca olanlar ve yaşananlar bunlar. Bütün sosyal olayları doğru değerlendirmenin en önemli yollarından biriside, olaylara siyasi, tarafgir, ön yargılı, partizanca bakmadan değerlendirmektir. Bunun bizi mutlaka doğru bir bakış açısına götüreceğinden kimsenin kuşkusu olmasın. PKK nın asla ve kata son derece cani, insanlıktan nasibini almamış emperyalizmin bir kuklası olduğu, hedeflerine ulaşmak için, alçaklıkta sınır tanımadığı unutulmamalı. Son Gabar operasyonunda savunmasız, silahsız insanlarımızı katletmesi ne oldukları gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun. Allah’ın gazabı PKK ve onun yandaşlarının üzerine olsun. İsmet Taş - İç Anadolu Birliği Genel Başkanı |
784 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |