MAVİ VATAN, MİSAK-I MİLLİNİN DENİZLERDEKİ KARŞILIĞIDIR Defalarca söylediğimizi bir kez daha tekrar edelim; “Milli meseleler söz konusu olduğunda, akan sular durmalı, siyasi ayrılıklar son bulmalı, partiler üstü, siyaset üstü bir yol izlenmeli, kenetlenerek sadece ve sadece Türkiye’nin ve Türk Milletinin çıkar ve menfaatleri gözetilmeli, düşünülmeli” Bazen hayretle, bazen korku ile bazen de umutsuzlukla ülkemdeki siyasi çalkantıları izliyorum. Ve sonra, Allah(C.C) uyarıyor; “Dediler ki: "Seni gerçekle müjdeledik; öyleyse umut kesenlerden olma." (Hicr 55) ve Yusuf 87; … Allah’ın rahmetinden kâfirlerden başkası umudunu kesmez” ikazı, bizi kendimize getiriyor ve “nefes alıyorsak ülkemiz için her zaman bir umut var” diyoruz. Bırakalım A,B, C, D partilerini çevremize bakalım. Üç tarafımız denizlerle, dört tarafımız düşmanla çevrili ve hepsi toplanmış top yekûn üzerimize geliyor. Hem de bütün unsurları ile. Aynı anda dört cephede savaşıyoruz. Haklılığımızı, gücümüzü, boyun eğmeyeceğimizi, diz çökmeyeceğimizi haykırıyoruz. Peki, hangi düşmanla savaşıyoruz? Düşmanımız bellimi? Bakın savaştığımız dört cepheye, Suriye, Doğu Akdeniz, Libya, Doğu ve Güney Doğu’da PKK… Kim düşman? Tabiri caiz ise yedi düvel! (Ekonomik savaşı saymıyorum bile). Bu gün dost olarak gördüğünüzü yarın düşman olarak karşınızda görüyorsunuz. Bu da yetmiyor şu koskoca dünyada yalnızsınız. Yani Türk’ün Türk’ten başka dostu yok. Türkiye , “Hilal ”in ışığıdır. “Haç” bu ışığı söndürmek için elinden geleni değil, gelmeyeni de yapıyor. Peki, gerçek bu mu yoksa Türkiye maceramı arıyor? Soru şu bunlardan hangisi macera? Suriye’de oluşumuz mu? Doğu Akdeniz’de, Libya’daki varlığımız mı? PKK ile olan mücadelemiz mi? Hangisi? Taşeronlar vekâlet savaşı verirken, Suriye’de, Libya’da, Doğu Akdeniz’de; “Ne işimiz var” mı demeliyiz yoksa siyasi ihtilafları bir köşeye bırakıp, milli meselelerde tek yumruk tek güç mü olmak lazım? Adamlar bizi Antalya Körfezine hapsetmeye çalışıyor, 3,5 Yunan bize kafa tutuyorsa ve sen; sesini çıkartmıyorsan, hem vatanseverliliğini, hem yurtseverliliğini hem de bu ülkenin insanımısın değil misin bunu sorgulaman lazım. Nasıl ki Ayasofya’nın açılması milli bir mesele, tam bağımsızlığımızın ifadesi ise ve bütün siyasi parti liderleri o açılışa katılıp tek yürek olmaları gerekiyorsa, yedi düvel ile savaşımızda da tek yürek olunması gerekmiyor mu? Siyasilerimiz özellikle liderler milli meselelerde tek yumruk oluyorlar mı yoksa siyasi getirim, siyasi ikbal veya dilimiz varmıyor söylemeye ama birilerinin emir ve komutasında oldukları için mi üç maymunumu oynuyorlar? Hani hep soruyoruz ya kendimize; “Neden çağın gerisindeyiz, neden teknolojide, ilimde medeni ülkeleri uzaktan izliyoruz ” diye? Cevabı yukarıda. Başkalarının bizi mağlup etmesine gerek yok, biz, içimizdeki bizden olduğunu düşündüğümüz siyasilerimizin sayesinde sürekli geriden gitmeye, geride kalmaya mahkûm değiliz artık. Hiçbir şey eskisi gibi değil, olmayacakta. Muhalefet partilerimiz içerisinde de siyaset üstü, partiler üstü kendi liderlerine rağmen milli düşünen onlarca siyasimiz var! Adlarını burada tek tek vermek yerine bir tanesinden bahsetmek istiyorum. CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi bütün siyasilere örnek olacak bir tweet attı. Virgülüne dokunmadan aynen aktarıyorum. Sayın Çelebi; “Mavi Vatan Misak-ı Millinin denizlerdeki karşılığıdır. Siyasi desteğim tamdır, hiçbir taviz verilemez. Bir askeri pilot olarak da devletimiz, milletimiz nerede, ne zaman ihtiyaç duyarsa ona da hazırım. Yunanistan bunu böyle bilsin!” diyerek bütün milletin duygularına tercüman oluyor. Ellerim patlayıncaya kadar alkışlıyorum. İşte bu! Diyorum. Bu tweeti Seksen üç milyonun gönlüne, yüreğine su serpti. Hep bir ağızdan haykırıyoruz; “MAVİ VATAN, MİSAK-İ MİLLİNİN DENİZLERDEKİ KARŞILIĞIDIR” Diyeceksiniz ki ne var bunda olması gereken bu! Evet, çok doğru olması gereken bu ama bazı siyasi partililerimizin vekillerinden bu tip sesler duymayalı o kadar uzun zaman oldu ki sayın vekili, cesaretinden, ülkesine olan sevdasından, bağlılığından dolayı tekrar tebrik ediyorum. Bu tür demeçler çoğalmalı. Katı parti taassubu yıkılmalı. Lider sultalarına son verilmeli. Vekiller siyasi partilerin değil, milletin vekili olduğunu asla unutmamalı. Partileri adına değil, millet adına konuşmaları onların asli görevleridir. (İnşaallah yakın bir gelecekte Siyasi Partiler Kanunu değişir ve milletvekilini halk tespit eder halk seçer.) Buradan halk olarak bütün siyasilere sesleniyoruz! Söz konusu vatan olduğunda gerisi teferruat deyin ve kenetlenin. Bütün siyasi ikbal kavgalarınızı bir köşeye bırakın. Bu ülkenin iyi gidişatından da kötü gidişatından da siz sorumlusunuz. “Ben muhalefetteyim ne yapabilirim ki” deyip bir köşeye çekilme hakkına asla sahip değilsiniz. Gerektiğinde bir kaşık suda fırtına koparabiliyorsanız, siyasi gücünüzü de vatan için, vatandaş için kullanmalısınız. Milli meseleler konusunda samimi içten bir duruş sergilediğinizde bunun vatandaşımız nezdinde bir karşılığı olduğunu sakın unutmayın. Sanmayın ki halk balık hafızalı. Asla değil. Yeri ve zamanı geldiğinde nerede ne yapması gerektiğini çok iyi biliyor. Sonrada kendinize sormayın biz neden iktidar olamıyoruz diye? Önce siz kendinizi sorgulayın, çünkü halk sizi sorguluyor! Bırakın artık, öldük, bittik, tükendik, mahvolduk, perişan olduk edebiyatını. Biten tükenen ülkemi, dört cephede savaşıyor, Can Azerbaycan’a can oluyor? Bunun yerine örneğin ekonomi gidişat çok kötü, döviz, altın sürekli yükseliyor, işsizlik almış başını gidiyor, halkın alım gücü sürekli düşüyor, halk geçim derdinde, düzeltilmesi için şunları şunları yapmalısınız diye çözüm üretin ve o çözümü halka anlatın. Bakın göreceksiniz gerçek muhalefet partisi olma özelliğinize kavuşacak, halk nezdinde bir karşılığınız olacaktır. Gerçekleri, dinlerken, okurken, anlatırken siyasi şapkamızı çıkartmamız gerektiğini unutmayalım! Her zaman olduğu gibi, partiler üstü, siyaset üstü düşünme zamanı! İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
|
908 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |