COVİD-19 HEDEFLERİNDEN BİRİNE ULAŞTI! Covi- 19, üretilip salgın haline mi getirildi yoksa doğal yollardan mı oluştu? Biz bu iki görüşten başlangıçtan beri virüsün laboratuvar ortamında üretildiğini ve sonra bilinçli olarak dünyaya yayıldığı kanaatini taşıdık hala da bu görüşümüzün arkasındayız. Şu an dünyanın geldiği nokta da bunu göstermektedir. Hatta, dünya ekonomisinin küçülmesi, krize girmesi, nüfusun azalması, işsizliğin çoğalması, kaos ve bunalım ortamının oluşması, ufak ölçekli şirketlerin, büyük şirketler tarafından yutulması vs. görüşlerimizi de zaman zaman ifade ettik. Olayın bizimle ilgili kısmı ise dahi vahim! Bizi biz yapan değerlerimizin başında, aile bağları, akrabalık ilişkileri ve inancımızı gerektiği şekilde yaşamak gelir. Biz, gücümüzün kaynağını, dünya milletleri karşısındaki dik duruşumuzu, kahramanlık destanları yazmamızı, birliğimizi, beraberliğimizi, dostluk ve kardeşlik bağlarımızın güçlenmesini bu değerleri hayat haline getirmemize borçluyuz. Bunun en net örneğini 15 Temmuz ve sonrasında yapılan saldırılarda gördük. Hangimizin aklına gelirdi Ramazan Bayramı gelecek biz anne, baba, eş, dost, akraba ve sevdiklerimizin bayramlarını sadece telefon, mesaj veya videolarla kutlayacağız, ibadetgahlarımız sınırlı açık olacak, rüyamızda görsek hayra yormazdık. İnsani ilişkilerimiz ise bundan sonra asla eskisi gibi olmayacak. Bu bela gitse bile hep kafamızda bir, “Acaba!” olacak ve birbirimize psikolojik olarak hep mesafeli olacağız. 65 yaş ve üstünün hayatları daha da zorlaşacak. Evlatlarımız, torunlarımız bizleri kucaklayamayacak, korkacaklar ve biz onlara sevgimizi gösteremeyeceğiz. Hep, “Ya virüs bulaşırsa” endişesini yaşayacağız. İnsanımızın yaşadığı travma belki de hiç geçmeyecek. Virüs olmasa bile varmış gibi hareket edeceğiz. Anne-Babalarımızın kapılarının önüne yiyeceklerini bırakıp, uzaktan merhaba deyip çekip gideceğiz! İşte bizim için en büyük tehlike bu… Yine sözlerimizin arkasındayız. Türkiye dünya devletleri arasında bu belayı en iyi yöneten ve en az zararla atlatmaya çalışan ülkelerin başındayız. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Ancak bizi diğer milletlerden ayıran en büyük özelliğimizi kaybedersek, millet olma özelliğimizi de kaybedebileceğimizi asla aklımızdan çıkarmamalıyız. Geçmiş yazılarımızda biyolojik savaş veya virüsler savaşı başladı dedik. Ülkemizin bu savaşın dışında kalması mümkün değil. Aksine tam da merkezinde olacak. Dünya da kendi insanını bu kadar önemseyen tek ülkeyiz. Bakın dünyanın en gelişmiş en modern ülkelerine kaç kişi ölmüş kimin umurunda. Ölen ölür kalan sağlar bizimdir anlayışı hâkim. İşte ABD ölü sayısı yüz bin olmasına rağmen adamların umurunda bile değil. Elbette sadece ABD değil. Bu durum bizde olsa yer yerinden oynardı. Farkındayız biliyoruz işimiz bundan sonra çok daha zor olacak. Lafı fazla uzatmadan sorunu ve çözümü net ortaya koyalım. Virüs olmasa da bulaşır korkusunu sürekli yaşayacağız ve ilişkilerimiz sanallaşacak, birbirimizden uzaklaşarak, birlik, beraberlik, dostluk ve kardeşliğimiz telafisi zor yaralar alacak. Bu konuda, Devlet ve Millet ortak çözümler üretip uygulamalı. Aileler manevi bağların kopmaması için elinden geleni değil, gelmeyeni de yapmalı. Devlet bu konunun çözümü için halka her türlü desteği vermeli, konu ile ilgili gerek eğitim yuvalarında gerekse yazılı ve görsel basında açılan yaraların kapanması için azami gayret gösterilmelidir. Hem de acilen birbirimize destek olmalıyız. Bu problemi şu an fark etmeyebiliriz ancak virüse karşı aldığımız tedbirleri aynı ciddiyetle bu sıkıntıya karşıda almak zorundayız. Virüs nedeniyle dijitalleşen bir hayata doğru gidiyoruz. Hatta yavaş yavaş da alışıyoruz. Muhtemelen yakın bir gelecekte dijital parada hayatımıza girecek. İnsani ilişkilerimiz son derece azalıp sığ hale gelecek. Korkak, ürkek, tedirgin bir toplum haline geleceğiz. Maksadımız sizleri umutsuzluğa ve karamsarlığa sürüklemek değil, gerekli tedbirleri el birliği ile almazsak geleceğimiz noktayı ifade etmek istedim. Aklıma, Nazım Hikmet’in Moskova’da 1923 yılında yazdığı, “Makinalaşmak istiyorum” şiiri geldi. Beğenelim veya beğenmeyelim Teknolojinin insan üzerinde yaptığı veya yapacağı etki ancak bu kadar güzel anlatılabilir hem de yüz yıl evvel. Makinalaşıyor muyuz? Bence, “Evet” … Ve insan karar verdi…! “Teknolojiyi insan aleyhine kullanacağım. İnsanı makinalaştıracağım…” ÖZGÜR İNSAN OLMAK YERİNE, MANKUT KAFALAR OLMAYA VEYA GEREKLİ MÜCADELEYİ VERİP İNSAN OLARAK KALMAYA HAZIRMISINIZ? İsmet TAŞ – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
|
464 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |