İNSANI PUTLAŞTIRMAK!
Şevket Tandoğan 20.5.2020 İnsan denen varlık, kalbi boş olarak bir güce inanma ve dayanma ihtiyacı içinde yaratılmıştır. İslâm fıtratı üzere doğar, hayata gelir. Kulluğunun farkında, yaratıcının ulûhiyet ve rubûbiyetini kavrama gayretindedir. Allah’ı bulup, inanıp ona dayandığı ve ondan güç aldığı zaman huzur bulur. İnsanların bir kısmı bu yaratılış ayarlarına uygun davranarak, âciz kul olduğunun bilinci içinde Allah’a bağlanır, bunlar EHL-İ TEVHİD dir. Bazıları ise Allah’tan başka ilahlar, putlar edinir, hatta Firavun gibi kendisini ilah ilan eder, bunlara da ŞİRK EHLİ denir. Tevhid ile şirk taban tabana zıt olup, arada gayet ince bir çizgi vardır. Bu çizgi öyle keskin ve hassas ki, bir yanı iman-cennet, diğer yanı küfür-cehennemdir. TEVHİD EHLİ olabilmek için, şirkin her çeşidinden arınmak, içindeki ve dışındaki putları tamamen kırmak, Allah’tan gayri taptığı ne varsa beyninden silmek, kalbini tertemiz yapmak gerekir. İslamda canlı heykeli ve resim, bu sebeple tapınma kaygısıyla hoş karşılanmaz. Hatta ilk yıllarda kabir ziyareti dahî yasaklanmıştı. İslâm’ın temeli TEVHİD’ inancıdır. Bu ise, ULÛHİYET ve RUBÛBİYET kavramlarını çok iyi analiz ederek, Fatiha sûresinde yer alan “Sadece sana kulluk eder, sadece senden yardım isteriz” mealindeki ilâhî ta’lime uygun şekilde, hiç kimseyi Allah’a ortak koşmamaktır. Risalet, nübüvvet makamını hâiz Peygamberler ve diğer Allah dostları dahî hepsi ubûdiyet (kulluk) sınırları içindedir. Hiç birisi Ulûhiyet ve Rubûbiyet taslamaz. Bizler bu zevata tabi ki hürmet ve saygıda kusur etmeyiz. Allah dostlarının şefaati, himmeti, tasarrufu ile olağan dışı mûcize ve kerâmetleri, onların Allah'a yakınlıkları derecesinde sadece Allah'ın izni ve müsadesi ile mümkün olabilir. Allah dostlarında tevhid akidesine aykırı kibir ve kendinde olağanüstü güç görme düşüncesi olmadığı için, el öptürmez, hürmeten ayağa kalkılıp kıyam durulmasını dahî istemezler. Saygıda ölçüyü kaçıran bazı riyakârlar, çıkarları için kimi liderleri göklere çıkarırlar. Onlar da bu şaklabanlardan hoşlanır ayağı yerden kesilir. Kibirlenip gururlanmaya ve üstünlük taslamaya başlarlar. Kendinden menkul kerametler, uydurma rüyalar ve bir dizi abartılı yalanlarla göklerde uçmaya başlarlar. Sahte şeyh uçmaz, ama onu müritleri uçurur. Uçan kuştan haberi var sanılır. Nihayetinde putlaştırılıp tapınmaya başlanır, önünde başlar eğilir,secdeye varılır. Bunun adına da sadakat denir. Zavallı insan, putunu kendi yapar, kendi tapar. Kur'anda müteaddit ayetlerde bu tehlike vurgulanmış, tâğutlar, ilahlık taslayanlar, insanları sapıtanlar, putlaştırılmış sahte önderler bildirilmiş, halkı nasıl kandırıp zulmettikleri etraflıca anlatılmıştır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de böylesi sahte peygamberler, sahte şeyhler, zalim emîr ve önderler mevcuttur. Bunlar saltanatını koruyabilmek için, Firavun gibi insanları ezmekte, katletmekte, sürmekte ve en ağır işkenceyi reva görmektedirler. Kur'anda Kasas sûresinde Firavunun nasıl şımardığı ve riyakârların tapınmasıyla "EN ÜSTÜN İLAH BENİM" deme küstahlığı detaylarıyla anlatılmıştır. Mısırda Kral 11.Ramses denilen Firavun, saltanatını sürdürebilmek için, erkek çocukları toplatıp öldürüyor, kızları sağ bırakıyor ve tam bir korku imparatorluğu kurarak halkını eziyordu. Ancak zulm ile abâd olunamazdı. Burnunun dibinde, kendi sarayında Hz.Musa büyüyüp Peygamber oldu, çetin mücadele sonunda hak gâlip geldi, diktatör ve yakınları Kızıldeniz'de boğuldular. Sonuç olarak demem o ki; Putlaşmayın, insanı putlaştırmayın ve tabii putları kırın ki gerçek mümin olasınız. Ne mutlu TEVHİT EHLİNE... |
794 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |