DİNLER ARASI DİYALOG Şevket Tandoğan 12.5.2020 Son yıllarda sıkça kullanılan cümle “Dinler arası diyalog” gündemden kalkmıştır. Fetö’nün öncülük ettiği bu hareketin maskesi düşmüş içyüzü ortaya çıkmıştır. Din; iyi ve güzel yolu tercih eden akıl sahiplerini hayra sevk eden ilâhî kanundur. Hak din tektir, adı İslâmdır. Yürürlükten kalkmış ve bozulmuş bulunan Musevîlik ve Hıristiyanlık gibi bâtıl dinlerle diyaloğu olmaz. Zira din koyucu Hz.Allah, Kur’an-ı kerimi göndererek diğerlerini yürürlükten kaldırmıştır. Yani “Dinler arası diyalog” ilmen ve dînen mümkün değildir. Sadece hak din İslam mensuplarıyla, batıl dinlerin mensupları arasında Beşerî diyalog kurulabilir. Bu diyalog, ticarî, siyasî, irşad ve sair maksatlarla olabilir. “Dinler arası diyalog” hangi gayeye hizmet eder, iyi anlayabilmek için, tarihî gelişimine beş asır öncesine bakalım: 15.asırda Timurlenk soyundan gelen, Babür hükümdarı Ekber Şah; bütün dinleri birleştirme iddiası ile İLAHÎ DİN adı altında sunduğu birtakım hezeyanları, din olarak herkese kabul ettirmek istemişti. Kendisinin Allah'ın vekili olduğunu telkin ediyordu. Bu dinde abdest yoktu. Et yemek yasaktı. Domuz eti kutsaldı. Kaplan eti yenebilirdi. Şarap mubahtı. Kendisini yeryüzünün önderi görüyordu! Ekber Şah; oğlu Murad'ın eğitimini Cizvit papazlara havale etmişti. Müslümanlara göz açtırmıyor, gayri-müslimlere müsamaha gösteriyor hatta özeniyordu. Bir ara Zerdüşt dinine girmişti. Karışık ve karanlık bir dönemdi. İslâmiyet içten bozularak, doğuşundan bin yıl sonra üzerine ipek şal örtülmeye çalışılıyor, tahribat günden güne artıyor, İslam güneşi devlet eliyle söndürülmek isteniyordu. İşte o devirde M.1564 yılı Aşûre gününde Hindistan'ın Serhend Şehrinde İmam-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i sânî Ahmed el-Farûki es-Serhendî hazretleri dünyaya geldi. İkinci binin yenileyicisi (Müceddid) olarak irşada başladı. Ekber Şah'ın İslam dünyasında yaptığı tahribatı tamir için, İmam-ı Rabbânî her türlü sıkıntı ve meşakkate göğüs gererek, sabırla mücadele etti. Ezelî takdir ile, Altın Silsilenin 23.halkası ve 5 büyük merkezden birisi olan İmam-ı Rabbânî Hazretleri, yetiştirdiği binlerce talebeleriyle, yazdığı kitap ve mektuplarla hem Hindistan'da hem de bütün dünyada güneş gibi parladı, yepyeni ufuklar açtı. Dönemin dünya İslam âlimleri, (İkinci binin yenileyicisi) anlamında “Müceddid-i elf-i sânî” ûnvanını taktılar. İslâm fıkhının ve hukûkunun muteber kaynaklarından olan El-fetâva'l-Hindiyye isimli kaynak kitap o devirde seçkin bir ulemâ heyeti tarafından kaleme alındı, dünyaya yayıldı. Böylece büyük fitne önlendi. İslâm’ın içten yıkımı durduruldu. Yakın geçmişte 19.Asırda Cemâleddin Efgânî, Muhammed Abduh ve benzerleri, İngilizlerin planı ve beslemesiyle, mezhepleri birleştirme anlamında (Telfik-i mezahip) sloganıyla İslâm dünyasında fitne yaymışlardı. Vehhabîlik-mezhepsizlik akımı ile Müslümanların temiz itikatlarını bozmaya çalışmışlardı. Bu bozma hamlesi de Ülkemizin önde gelen, Süleyman Efendi, Ömer Nasûhi Bilmen, Elmalılı Hamdi Yazır, A.Hamdi Akseki, H.Basri Çantay ve Ahmet Davutoğlu gibi ehl-i sünnet ulemâsının vaaz, fetva, kitap ve yazılarıyla çok şükür püskürtmüşlerdir. Geçmiş fitne sınamaları ışığında, Fethullah Gülen’in öncülüğünde başlatılan Dinler arası diyalog bu çerçevede görülmelidir. Bu fitnenin de yaldızları gelişen son olaylarla birlikte dökülmüştür. Museviler ve Hıristiyanlarla diyalog, yakınlaşma, dostluk ve dayanışma nereden kaynaklanmış, hangi noktaya varmıştır, artık gün yüzüne çıkmıştır. Fetö nasıl kullanıldı, başkaları var mı? iyi araştırılmalı ve çözülmelidir. Konu hakkında Allah'ın hükmünü görelim: Ey iman edenler,Yehûd ve Nasârâyı yâr tutmayın. Onlar ancak birbirlerinin yârânıdırlar ve siz müminlerden her kim, onları yâr tanır, dost tutarsa, şüphe yok ki o da onlardandır. (Onlara temessül etmiş, onların huyunu kapmıştır. O artık hakk'a değil, onlara ve hevâsına hizmet eder. Netice itibariyle onlardan sayılır. Âhirette onlarla beraber haşr olunur...) Maide 51 Elmalılı tef.3/1712 |
744 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |