ÖLÜMCÜL BİR HASTALIK!
Şevket Tandoğan 01.05.2020 Beşerî zaaflarımız nedeniyle bir takım maddî ve mânevî hastalıklarla karşı karşıyayız. Bu hastalıkların en tehlikelisi de şüphesiz bulaşıcı olanlarıdır. Bedenimize giren virüs, parazit ve bakterilerin oluşturduğu MADDİ hastalıklardan korunma ve tedavide, sabır gösterirsek sevap alır, ölürsek de iyi bir mümin olarak ebediyete göçeriz. Toplum olarak maruz kaldığımız korona virüs belasını sabır ve dikkatle dersler alarak yenersek, madden ve manen kazançlı çıkarız. Ancak hastalıklar, özellikle Bulaşıcı hastalıklar ruhumuza ârız olursa, MANEVİ bünyemizi hasta eder, büyük tehlike olur. Zira tedavisi güç bu hastalıklar yüzünden hem dünya hem de âhiret hayatı tam bir hüsran olur. Günümüzde yaygın hastalıklardan; riya, gıybet, kıskançlık ve yalan gibi mânevi hastalıklara, son yıllarda UCUP (kendini beğenme) hastalığı eklendi ki, sanırım en tehlikelisi de budur! Kısa sürede salgın derecesinde yayılıp toplumu pençesine alan bu uçup marazının en belirgin özelliği; üstünlük taslamak, başkalarını küçümsemek, ötekileri beğenmemektir. Nitekim bu illete yakalananlar acımasızca diğerlerini ezmeye ve yok etmeye çalıştıkları için, toplumda korkunç bir kamplaşma ve kutuplaşma hâsıl olmuştur. Sonrakilerin öncekileri beğenmemesi, onların kusurlarını arayıp, ayıplaması, geçmişlerine saygısızca dil uzatması da bu tür tehlikeli bir hastalıktır. Maalesef bu illet bugün birçok insanı sarmış bulunduğundan, öncekilerle sonrakiler arasında köprüler atılmış, düşmanlık tohumları ekilmiş, İslam kardeşliği dinamitlenmiştir. Halbuki hayat, bizden öncekilerin tecrübeleri üzerine kuruludur. Bizden önce yaşamış olan ilim, irfan ve eserleriyle bizi aydınlatan tüm geçmişimizi anlayıp yararlanmak varken, onları reddedip yok saymak, kötülemek Müslümana yakışmayan bir nankörlüktür. Şüphesiz öncekilerin de kusurları olabilir. Yine de geçmişimiz hakkında saygısızlık etmekten, haddi aşmaktan sakınmalı, dâima hüsn-ü zanla yaklaşmalı, istifade edilecek iyi yönlerini görmeye çalışmalıdır. Bu hususta Allah’ın koyduğu ilâhî kural ve ölçü ayetle sâbittir. Sonrakilerin öncekilere karşı takınmaları gereken tavır ve üslup Haşr süresi 10.Ayette bildirilmiştir: ”Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde müminlere karşı kin tutturma. Rabbimiz! Şüphesiz sen çok şefkatli, çok merhametlisin.” Ayette açıkça öncekilerin varsa kusurlarını tenkitle değil, dua ve istiğfarla onlara yardımcı olmak gerektiği anlatılmıştır. Nitekim Peygamberlerden hiç birisi, kendinden önce gelen bir diğer peygamberin ne şeriatını ne de şahsını en küçük bir ima ile dahî tahkir ve tenkitte bulunmamıştır. Fahri-kâinat Efendimiz: “Küçüklerimize acımayan, büyüklerimize saygı duymayan bizden değildir” (S.Buharî,13/303) buyurmuş, onun gerçek vârisi âlimler, mürşidler de selefini karalamak şöyle dursun, onları hep hayırla ve minnetle yad etmişlerdir. İkinci Binin müceddidi İmam-ı Rabbânî (k.s.):”Dîni konularda, öncekiler, sonrakilerin üstâzıdır. Bu alanda neye nail olmuşlarsa, hep onların sâyesinde elde etmişlerdir” buyurur. (Mektubat,3/17) Başkalarına üstünlük taslayanlar, UCUP illetiyle göklerde uçanlar, dünü ve dünküleri karalayanlar, yarın çok kötü bir âkıbete uğrarlar. Bizler gelecekte nasıl anılmak, hatırlanmak istiyorsak öyle yaşamalı, hoş seda bırakmalı, seleflerimiz hakkında iyi konuşmalı, onları hayırla anmalıyız. Bunun için UCUP (kendini beğenme) denilen rûhî ve mânevî hastalıktan arınmak icap eder.
|
892 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |