HAK-HUKUK
Şevket Tandoğan 30.4.2020 İslâm dini ibadet ve temizlik gibi ferdî hususlardan başka, MUÂMELAT kapsamında HAK-HUKUK nizamıdır. Din hak ve hukuku ikame için gönderilmiştir. Allah’ın güzel isimlerinden birisi HAK’tır. Kâinatın nizamı ancak hak ve hukuka riayetle sağlanabilir. Bu hususta Hac süresi 30.ayette Hz.Allah: “Ve kim ki, Allah’ın sınırlarına saygı gösterirse, bu onun için Rabbisi nezdinde hayırlıdır.” (En iyisidir.) buyurarak hukuka riayetin önemini bildirmiştir. Hz. Peygamberimiz de: “Elbette haklar (dünyada ödenmemiş ise) kıyamet günü sahibine tevdi edilecektir. Hatta boynuzsuz koyunun öcü boynuzlu koyundan alınacaktır.”(Müslim 1/253) Buyurmuştur. Hz.Peygamberimiz, hak-hukuk konusunda o kadar titiz davranırdı ki, vefat eden bir Müslüman’ın borcu olup-olmadığını araştırır, varsa borç ödenmedikçe veya helalleşmedikçe cenaze namazını kıldırmazdı. Bir defasında Hz.Peygamberimiz şöyle buyurmuştu: “Vallahi bir insan şehit olsa, dirilip tekrar şehit olsa, dirilip tekrar şehit olsa, ancak üzerinde kul hakkı bulunsa cennete giremez.” Hakları üç ana başlık altında izah edebiliriz: 1- Allah’ın hakları, 2- İnsan hakları, 3- Hayvan hakları. Allah’ın hakları: Öyle büyüktür ki, ödememiz mümkün değildir. Bizi yoktan var eden, sağlık veren, koruyan, sayısız nimetlerle donatan Rabbimize, soluduğumuz bir nefesin borcunu dahi ödeyemeyiz. Bu aczimizi idrak ile şükredip, kulluk vecibelerimizi ifa edebilirsek, belki onun engin merhametine mazhar olur, rızasını kazanabiliriz. İnsan haklarına gelince: a)-Aile hukuku, b)-Komşuluk hukuku, c)-İş ve ticaret hukuku, d)-Hoca-talebe hukuku, e)-İdare hukuku vs. gibi hukuk alanlarının dışında tüm sosyal münasebetlerde insanların birbirlerine karşı hak ve sorumluluğu bulunmaktadır. Bu konularda ciltler dolusu kitaplar yazılmış ve kılı kırk yaran fetvalar verilmiş, kanunlar yapılmıştır. İslâmiyet insan haklarını en geniş ve en ileri manada teminat altına aldığı için Müslüman’ın canı, malı, ırz ve namusu ile şeref ve haysiyetine kıl kadar tecavüz bile haram kılınmış, hatta iftira atmak cinayetten daha kötü kabul edilmiştir. Haklar; aynî, nakdî, bedenî ve mânevî olmak üzere dört çeşittir. Bu haklar hiçbir şekilde düşmez ve zaman aşımına uğramaz. Bunlara tecavüz eden haksız kişi, mutlaka hayatta iken ilgiliye hakkını ödemeli ve helalleşmelidir. Hak sahibi ölmüşse mirasçılarını bulup ödemeli, eğer mirasçı da bulamazsa onun adına hayır kurumuna bağış yapmalı, dua etmeli, istiğfarda bulunmalıdır. Hakka tecavüz eden kişiler, hakkı sahibine ödemeden ölürlerse, mahkeme’i-kübra’da amelleri hak sahibine verilecek, yetmezse onların günahlarını yüklenecektir. Müslüman’ın diğer Müslüman üzerindeki hakları beştir: 1- Selamını almak, 2- Hastayı ziyaret etmek, 3- Cenazeye iştirak etmek, 4- Dâvete icabet etmek, 5- Hapşırana dua etmek. İslâm’ın şiârı olan bu kardeşlik vecibelerini korumak ve devam ettirmek şarttır. Bu ilkelerin sayısız hikmeti vardır. Dolayısıyla dinden çıkmanın haricinde hiçbir gerekçeyle bunlar gözardı edilemez. Hayvan hakları da çok önemlidir: Zararsız canlılara, özellikle ehlî ve sorumluluğumuz altındaki hayvanlara iyi bakmak, korumak ve şefkat göstermek gerekir. Onları aç bırakmak, işkence ve kötü muamele günahtır. Dindar bir kadının kedisini aç bıraktığı için azaba düçar olduğu rivayet edilir. Eti yenen hayvanları usulünce kesmek, av hayvanlarını ihtiyaç varsa avlamak, Besmele çekmek şartıyla caizdir. Aksi takdirde eti haramdır. Hak yücedir, ondan üstün bir şey yoktur. Haram zehirdir, bünyeyi mâ’nen hasta eder ve ibadetler kabul edilmez. Ecdadımız bu konuda çok titizdi. Osmanlı ordusu Mısır seferine giderken, Gebze yakınlarında bağlık bahçelik bir yerde verilen mola sonrasında, Yavuz Sultan Selim bütün askerlerin çantalarının aranmasını emretmişti. Arama sonucu hiç birinde meyve cinsinden bir şey çıkmaması üzerine ellerini kaldırıp: “Allah’ım sonsuz şükürler olsun. Bana haram yemeyen bir ordu lütfettin. Eğer askerlerimin içinden tek bir kişi sahibinden izinsiz meyve koparıp yeseydi ve ben bunu haber alsaydım Mısır seferinden vaz geçerdim.” Diyerek şükretmiştir. Günümüzde maalesef “Su akarken kovayı doldur” mantığı ile haram-helal sınırları ihlal edildiğinden huzur ve bereket azalmıştır.
|
856 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |