GEL GEL MEDENİYETE GEL! Öncelikle bir şeyin altını kalın çizgilerle çizelim. Sizlerin de bildiği gibi, Allah istemezse bir yaprak dahi kımıldamaz. Ve Kuran-ı Kerimin birçok ayetinde, “Görmüyor musunuz, akıl etmiyor musunuz, düşünmüyor musunuz…?” der. Başa gelen her felaketten bir ders çıkarmamız gerektiği her zaman söylenen bir söz. Görünmeyen, adına Covid-19 denilen bir virüs dünyaya ayar çekiyor, ders üzerine ders veriyor. Şurası bir gerçek ki, bu felaket, bizlerin aklımızı başımıza getirmeye yeter mi bilmiyorum ama birçok dersler çıkartacağımız da bir vakıa. Üç öğün bu ülkeye küfredenler, Avrupa ile yatıp Avrupa ile kalkanlar, bu ülkeyi “tu kaka” ilan edenler, ilk fırsatta Avrupa’ya, ABD ye kaçanlar, uç kuruş fazla para için ülkelerini çağ dışı ilan edenler, özgürlük ve medeniyetten, hak ve hukuk tan yoksun görenler ne kadar yanıldıklarını bir kez daha gördüler. Düşünün bir kere, hatırlayalım! Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi, Çin’de bu virüs yayılma eğiliminde iken, kendi vatandaşlarını bile ülkelerine almadılar. Belli bir yaşın üzerindekilerini ölüme terk ettiler, hayat hakkı tanımadılar. Başta ABD olmak üzere bol parası olan tedavi hem de özel tedavi olurken, parası olmayanlar ölüme terkedildiler. Ölülerini çukurlar kazıp doldurdular üstlerini toprakla örttüler. O hayran kaldığımız koca koca ülkeler, güneş batmayan imparatorluklar birbirlerinin sağlık malzemelerine el koyacak kadar ileri giderek gerçekte kim ve ne olduklarını gösterdiler. Ve son olay, bir vatandaşımızın havalimanında dediği gibi, “Gel Gel Medeniyete Gel” dedirtti. İsveç’te yaşayan bir vatandaşımız covid-19 a yakalanıyor hastaneye gidiyor ve git evinde öl dercesine evine geri gönderiyorlar. Çaresizlikler içinde çırpınan vatandaşlarımızın sesini duyan devletimiz ambulans uçağı ile vatandaşımızı alıp getiriyor ve tedaviye başlıyor. Bütün dünyaya insanlık dersi verircesine, İnsanlık dışı bir olaya, insani bir yaklaşımla cevap veriliyor. Resmi rakamlara göre devlet altmış bin vatandaşımızı yurt dışından ülkemize getirdi. Yine çok önemsediğim için tekrar etmek istiyorum. Başka ülkelerin kendi vatandaşı belli bir yaşın üzerindekilerini ölüme terk ederken, bu ülke o insanların gönülleri kırılmasın diye en üst düzeyde hassasiyet gösterdi. Bunları çoğaltabiliriz. Asıl soru şu! Bu ülkelerin birçoğu bizden kat kat zengin, her türlü imkanları varken, kendilerini medeniyetin, adaletin, hukukun beşiği görürken, nasıl oluyor da onlara göre üçüncü sınıf, bize göre dünyanın en medeni, en insani ülkesi, onları “ters köşe” yapıyor? Kendimize hiç sorduk mu? Veya dönüp bu ülkeye, insanlarına can alıcı bir gözle baktık mı? Sorunun cevabı son derece basit! Onlar, kaynağı efsanelerle masallarla insanları uyutan, gayri insani, gayri ahlaki judeo greek kültüründen geliyorlar, para, pul, ihtişam, çıkar ve menfaat her zaman ön planda, biz ise, komşusu açken tok yatan bizden değildir, işçinin hakkını alnının teri kurumadan veriniz, sağ elin verdiğini sol el görmesin, kul hakkı yiyen bizden değildir, insanı yaratılmışların en kutsalı kabul eden, bir insan öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir, insan odaklı, sevgi medeniyeti olan, selamı aralarında yayan İslam Kültüründen geliyoruz. İşte en büyük fark burada. Biz birbirimize erkek veya kadın fark etmez, “Selamün Aleyküm” deriz. Yani, “Allah’ın rahmeti ve selameti üzerine olsun” ayrıca bu bir dua dır, Müslümanlar arasında bir paroladır. “Ve aleykümselam” diyerek te karşılık veririz. “Senin de Allah’ın rahmeti ve selameti üzerine olsun” deriz. Yani biz birbirimizden hiçbir çıkar ve menfaat gözetmeksizin aramızda bir sıcaklık bir muhabbet oluştururuz. Hangimiz olursak olalım, tanımadığımız biri de olsa selam veririz, selamı yayarız. Çünkü İslam Peygamberi, “Aranızda selamı yayın” der. Selam vermek ayrıca karşısındaki insana, “sana benden zarar gelmez, selamet ve güven üzerinesin” demektir. Gönlü yumuşatır, kalbe sevgi verir. Selam vermenin sünnet, almanın farz olduğu bizim kültürümüzün özüdür. İşte bunun içindir ki, tanımadığımız bilmediğimiz birisi zor duruda kalsa, sıkıntıda olsa yardım etmekten geri durmayız. Allah’ın rızasını kazanmak, yardımlaşmak bizim olmazsa olmazlarımızdır. Zekât, fitre, yardımlaşma, bir lokma ekmeğini paylaşma, sevgiyle yaklaşma, bizi biz yapan manevi ve ahlaki değerlerimizdir. Özetle Yaratılanı severiz, Yaratan dan dolayı... Bundan dolayıdır ki virüs nedeniyle elli beş ülkeye yardım ettik. Ey Batı! Sizin neyiniz var? Hiçbir şeyiniz olmadığı için bu halde olmayasınız…! Önce insan olacaksınız, sonra insan haklarından bahsedeceksiniz, Türkiye’ye laf etmek sizin haddiniz değil! Bu vesile ile tekrar Ramazan-ı Şerifinizi kutluyor, hayırlara vesile olmasını en derin kalbi muhabbetlerimle niyaz ediyorum. ES SELAMÜ ALEYKÜM… İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı Dünya Muhabirler Birliği Genel Başkanı |
886 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |