KÜRESEL PROJE! Dünya kasıp kavruluyor! İnsanlar çaresiz, insanlar zavallı ve maalesef acımasızca bir saldırı altında. Hayvanlar bile birbirlerine karşı bu kadar acımasızca davranmıyorlar! Bir insanın, başka bir insanın şiddetli acılarla, ciğerleri parça parça olarak ölmesini izlemesi hangi insani duygu? Nedir bunun adı? Bu virüsün laboratuvar ortamında geliştirilip yayıldığını artık bilmeyen yok. Özellikle ABD ve Çin birbirlerinin üzerine atıyor. Sen yaptın yok sen yaptın diye. Aslında ikisi de yapmadı! Sadece kullanılıyorlar. Dünyayı ateşe verenlerin adına isterseniz Küresel Akıl deyin, isterseniz Küresel Güç deyin ne söylerseniz söyleyin. Gücü ve parayı elinde bulunduran, dünya ekonomisine, siyasetine yön veren, dini, milliyeti, devleti, bayrağı, vatanı olmayan, kendisini veya kendilerini dünyanın efendisi tek hâkimi gören zavallılar. Dünyayı köleleştirme yolunda adım adım ilerlediklerini düşünüyorlar veya o yönde ilerlediklerini sanıyorlar. Önceleri savaşlarla dünyayı dizayn ederken, devletler yıkıp, devletler kurarken, yüzbinlerce insanın ölümü üzerinde dans ederken, hedeflerine adım adım ilerlerken, şimdilerde ülkelerin köle olmak için hazır olduklarını hissetmiş olacaklar ki, topyekûn hücuma kalktılar. Bütün dünyaya bundan öncede virüs bulaştırdılar. İnsanların tepkilerini davranış psikolojilerini incelediler. Not aldılar, raporlar hazırladılar. Yeni Dünya Düzenine geçmenin zamanını beklediler. Bunun zamanını beklerken, karşılarında en büyük güç olarak İslam’ı gördüler. İslam onları yavaşlattı. Çünkü Müslümanlar 600 yıl süren koskoca cihan imparatorluğu kurmuşlardı. Onların torunları veya izlerinden gidenler kendilerine engel olabilirlerdi. Bunun içinde, Müslümanlar arasında müthiş bir fitne ateşi yakarak onları yaktıkları ateşte kavurdular. Ellerinden Allah’ın kitabını alarak kendi uydurdukları İslam’a inandırmayı maalesef başardılar. Buyurun İslam Dünyasının perişan, köle ruhlu, satılmış beyinlerin hali! Bununla birlikte milyonlarca Müslümanın kanını akıttılar, her türlü işkenceye maruz bıraktılar, birbirlerine düşürdüler. Karşılarında ciddi bir tehlike görmediklerinden emin olduktan sonra, “Altın Vuruş”larını yaptılar. Bütün dünyaya mesaj çok açık ve net; “Biz istediğimiz zaman sizi her şekilde perişan ederiz. Bizim kuracağımız düzene uyum sağlayacaksınız. Aksi halde beterin beteri de olduğunu unutmayın! Ne Avrupa Birliği ne dünya jandarmalığı. Ne süper güç ABD, ne Rusya, ne de Çin. Yeni dünya düzenine hazır olun. Yeni dünya düzeninde ne var? Dijital para, her şeyi bilgisayar ortamında halletme, sınırların kaldırılması, dünya nüfusunun azaltılması, dünya ekonomisinin küçülmesi, kaos ortamının yaratılması, bütün ülkelerin kendilerine muhtaç hale gelmesi, her şeyin ama her şeyin kendi kontrollerinde olması vs. Peki dünya bu küresel gücün tamamen kontrolüne geçer mi? Sizce! O yıkılmaz, sarsılmaz, her fırsatta güç gösterisi yapan, önüne geleni tehdit eden, şantaj yapan, aslanların, kâğıttan aslan olduklarını net bir şekilde gördük! Batının ABD nin koca bir balon olduğu gün yüzüne çıktı. “Şeyh uçmaz, mürit uçurur” derler ya, onları aslında aslan da kaplanda yapan yine bizdik! Şahsımı takip eden siz değerli okurlarım çok iyi hatırlayacaklar. Türkiye için sürekli olarak, “GÜÇ MERKİZİ” olmalıdır. Bütün planlarını buna göre yapmalıdır demişimdir, demeye de devam edeceğim. Peki Türkiye olarak, Türk Milleti olarak küresel gücün bu projelerinden korkmalı mıyız? Asla ve Kata! Çünkü biz Osmanlının torunlarıyız. Kısa bir tarihi gezinti yaparak bilinenleri tekrar edelim. Devletler kuran, devletler yıkan, imparatorlara taç giydiren, neredeyse dünyanın tamamında söz sahibi, insanlığın kurtuluş umudu olan, üstün güç ve teknoloji karşısında diz çökmeyen ama diz çöktüren boğazın derinliklerine gömen, bu toprakları onlara dar eden biz değil miydik? Peki şimdi ne değişti. Hamur aynı hamur. Un da var şeker var hadi buyurun helva yapalım! Yani Güç Merkezi olalım. Bu gücümüz bu irademiz var. Tek bir şartla! Milli ve manevi değerlerimize sahip çıkıp, uydurulan değil, indirilen İslam’a sım sıkı sarılmak. Bütün mesele bu. Buradan uyarıyorum! Bu virüsün geçici olduğu kesin. Bir tek canımızın dahi kaybolması içimizi acıtır. Ama unutmayalım bu biyolojik bir savaştır. Kayıplarımızın olması bizi paniğe sürüklemesin, bizi biz yapan değerlerimizi unutturmasın! 65 yaş ve üzerinin tecrit edilmesini asla kabul etmiyorum. Gerekli tedbirlere her zaman evet ama 65 yaş ve üzerindeki insanımızın, “Kimsesiz” hissetmesini sağlanmasına kesinlikle hayır. Sokağa çıkma yasağı yüksek sesle söylenmeye başlandı. Asla bu yola baş vurulmamalı. Ekonomik ve sosyal açıdan Türkiye bunun altından kalkamaz. Sosyal patlama kaçınılmaz olur. İnsanları eve hapsetmek, aç susuz bırakmaktır. Bu kabul edilemez. Tezgahlanan oyunu oynamayalım. Biz oyun kurucu olalım. Buna tecrübemizde bu gücümüzde var. Yeter ki kendimize inanalım ve güvenelim. TEDBİRE EVET, PANİĞE HAYIR! İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı |
1007 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |