SURİYE’DE NE İŞİMİZ Mİ VAR? Şehitlerimize ne kadar dua etsek, ne kadar minnet duygularımızı ifade etsek az. Mekânları cennet olsun. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Sondan başa doğru büyük fotoğrafa tekrar bakalım. Türkiye-Rusya-İran, Soçi de bir anlaşma imzaladı.(Dikkat edildi ise ne Suriye rejiminin ne adı var, ne de Esed’ın) Kimin nerede duracağı ne yapacağı veya ne yapmayacağı belirlendi. Ateş kes imzalandı. Ancak rejim buna uymadı! İdlib kan gönlüne döndü, yüzlerce sivil katledildi. Daha da ileri giderek Türk Askerine saldırıldı ve 33 canımız şehit edildi. 27 Şubat’tan sonra hiçbir şey eskisi gibi asla olmayacak. Türk Ordusu gereğini yaptı, yapıyor, yapacakta. Buna kimsenin dur, yapma, etme demeye hakkı yok! Türkiye test edildi. Ve herkes cevabını aldı. Bizi test edenler şokta! 1- Kimse Türk Silahlı Kuvvetlerinin ateş gücünün bu kadar üst seviyede olduğunu tahmin etmiyordu, 2-Türk Milletinin, Türk Halkının milli meseleler karşısında anında (15 Temmuz’da olduğu gibi) (TBMM dâhil hain bir parti (HDP) hariç) tek vücut, tek yürek olacağını, 7 den 70 e herkesin cepheye gitmek için can atacağını yine kimse beklemiyordu, 3-Yürütülen diplomatik görüşmeler sonucunda bütün dünya tek bir ağızdan, “Rejimi” dolayısı ile Rusya’yı, “Kınaması” düşünülmüyordu, 4- Türkiye’nin, mülteciler için sınırların açılacağını, “Buyurun bu yükü biraz da siz çekin” hamlesi beklenmiyordu, 5-Dün, Türkiye’yi ciddiyi almayanlar, bu gün, biraz hayranlık, biraz korku, biraz da çekingenlikle bakmaya başladılar. Olaylar soğuduktan sonra Türkiye’de bir grup hep bir ağızdan, “Bizim Suriye’de ne işimiz var?” diyecek. O zaman şunu da söyleyelim mi? Bizim, Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Irak’ta, Orta Doğu’da vs. yerlerde de ne işimiz var mı diyelim mi? Yani şu mu? Biz hiçbir şekilde etliye, sütlüye karışmayalım, çevremizde ne olup biterse bitsin bize ne, “altta kalanın canı çıksın” , soydaşlarımızın, dindaşlarımızın başına ne gelirse gelsin bana ne mi? Diyelim. O zaman adama sorarlar, Kurtuluş Savaşında, Pakistan’daki, Hindistan’daki, Afganistan’daki, Balkanlardaki, daha dünyanın birçok yerlerindeki, soydaşlarımız ve dindaşlarımız bize neden yardım ettiler!? Suriye fotoğrafına bakalım. 21 Milyonluk Suriye nüfusunun şu an, 2 milyon Ürdün’de, 1,5 Milyon Lübnan’da, 4 milyon Türkiye’de mülteci. Yani resmi rakamlara göre, 3/1 nüfus mülteci olmuş durumda ve 7 milyon insanda Türkiye sınırına doğru bilinçli ve kasıtlı olarak sürülüyor. Peki, Suriye ‘de kimler etkili? Fırat’ın Doğusun da ABD ve adına vekâlet savaşı veren PKK/YPG/PYD. Batısın da Rusya ve yaklaşık 7 bin militanı ile İran. Bunun yanı sıra Fransa, İngiltere, Almanya’nın etkin güçlerini saymıyoruz. Burada bulunan bütün ülkeler kendi çıkar ve menfaatleri adına her türlü terör örgütü ile işbirliği yapıyor ve kendi adlarına savaştırıyorlar. Yani rejim ve Eset hariç herkes var. (Rejim ve Esed, Rusya’dan habersiz ve izinsiz parmağını bile kıpırdatamayacağına göre, Rejim eşittir Rusya) Şimdi soru şu! Sizin bir karış ötenizde, terör devleti kurulmaya çalışılacak, sizin için işgal planları yapılacak (15 Temmuz da olduğu gibi) Sizin devletiniz, halkınız tehdit altında olacak, sizi parçalamak, bölmek ve yutmak için fırsat kollanacak, ülkenize her türlü terör örgütü sokulacak, ülkenizde toplu ölümlere neden olacak, terör eylemleri yapılacak vs.Siz hala bana dokunmayan yılan bin yaşasın mı diyeceksiniz? Yoksa gereğini mi yapacaksınız.? Türkiye’ye gereğini yapmıştır. Halkının ve Devletinin güvenliği, Devletin varlık ve bekası, masum insanların başta çocuk, ihtiyar ve kadınlar olmak üzere hayat hakları, barış ve hürriyetleri için Suriye’deyiz, Suriye ‘de olmak zorundayız! Bir taraftan Türkiye’deki mültecilerden şikayet edeceksin, “gidin evlerinize” diyeceksin, (gidecek evleri var sa tabi), sonra kapıları açıp gitmelerine izin verdiğin zaman da şiddetle eleştireceksin, diğer taraftan en iyi tahminle bir o kadarda mülteci sınırınıza dayanacak ve ülkeniz emperyal güçler tarafından kan gölüne çevirmek için planlar yapacak, ve siz hala Suriye’de ne işimiz var diyeceksiniz. PES! O zaman sakin olun ve kendinize basit bir soru sorun! “Ben kimin sözcülüğünü yapıyorum!?” Bulunduğumuz coğrafya dünyanın en jeostratejik, jeopolitik bir yeri. Bütün olaylar bir birine bağlı. Hiçbir olayı diğerinden bağımsız düşünemeyiz. Siz Doğu Akdeniz’de olmak zorundaysanız, Libya’da olmak zorundasınız. Devletin ve milletin varlık ve bakası için de bulunduğunuz coğrafyanın her noktasında olmalısınız. Elbette vatan hainlerini, alçakları, ikiyüzlü sahtekârları kan emici vampirleri unutmayacağız. Dışarıda bize dost görünen, her türlü ticari, ekonomik ve teknolojik iş birliği yaptığımız, ama fırsatını bulduğu anda, canlarımızı şehit eden veya edilmesine neden olan Rusya’yı, PKK/YPG/PYD terör örgütlerini tam teçhizatla donatarak üzerimize salmayı ve bir terör devleti kurmayı planlayan ABD’yi, her türlü iki yüzlüğü sergileyen, yalan, dolan, dalavere ile iş yapan Avrupa’yı asla unutmayacağız. “Ülkelerin dostlukları yoktur, çıkar ve menfaatleri vardır”, dün dost dediğimizin düşman olacağını aklımızdan çıkarmayacağız. Her hainliğin bir bedeli olduğu unutulmaya! İçeri de, TBMM nde grubu bulunan HDP hariç bütün partiler milli birlik ve beraberlik ruhu sergilerken, HDP nin hainliğini unutmayacağız! Bir kez daha, bu partinin ülkemizi ve insanımızı asla temsil etmediği gerçeği ortaya çıkmıştır. Hani diyorlar ya, “İttifaklarımız şeffaf olsun” diye. Bizde soruyoruz. “Sizde şeffaf bir şekilde söyleyin, hangi ülkenin partisisiniz, hangi millet ve devlet düşmanının adına siyaset yapıyorsunuz/” Şu an Suriye’de, Mehmetçik tarih, Sİ HA’larımız destan yazıyor. 83 milyon Mehmet’iz. Milli birlik ve bütünlüğümüzü, beraberliğimizi, kardeşliğimizi, kimse bozamayacak. Her Türk asker doğar, asker ölür. Mehmet’imi şehit edenler unutmayın! Bizim canlarımız cennetin en güzel yerinde, sizin leşleriniz cehennemde. İsmet TAŞ – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı |
908 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |