HALK OLARAK DÜNYA SİYASETİMİZİ NASIL OKUYORUZ? Bizi yakinen ilgilendiren, son günlerde dünya da olan olayları kısaca hatırlayalım. NATO toplantısından hemen sonra, Türkiye, Almanya, İngiltere, Fransa’nın dörtlü zirvesi, Libya ile Türkiye arasında Doğu Akdeniz de ortak hareket için antlaşma imzalanması, kısa bir süre önce ABD tarafından Kasım Süleymaniye’nin öldürülmesi, İran’ın, Irak’taki ABD üslerini balistik füzelerle vurması, Trump’ın İran’a zeytin dalı uzatması, İran’ın sivil bir uçağı yanlışlıkla düşürüp yüzlerce sivilin ölmesine neden olması, Türkiye’nin Libya’nın asker isteği üzerine TBMM den Libya tezkeresini geçirmesi ve Libya’ya asker göndermesi, Libya’da ki iç savaşta tarafların ateş kes ilan etmesi, İdlip’te ateşkesin sağlanması, Rusya’nın doğal gazını Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Türk Akımı Doğal Gaz Boru Hattının açılması vb. Bizi yakinen ilgilendiren, dünya siyasetinde Baş döndürücü bir hızla gelişen, takip etmekte bile zorluk çektiğimiz olaylara baktığımızda, Türkiye’nin bütün bu olanların tam da merkezinde olduğunu görürüz. Öyle ki Türkiye, olumlu, yapıcı, barışçıl, uzlaştırıcı tutum ve davranışları ile dünya devletleri arasında ki yerini ciddi bir şekilde üst sıralara taşıdı. Bu hepimizi için onur verici. Dünyanın birçok bölgesinde kan gövdeyi götürürken, barış hayal dahi edilemezken, Türkiye barışın sembolü oldu. Barış için çözüm üreten, çözümsüzlük için uğraşanlara bile başta Yunanistan olmak üzere, Mısır, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne zeytin dalı uzatan, Diğer devletler tarafından, Doğu Akdeniz’de her türlü olumsuzluk sergilenirken, sürekli barışçıl çözüm yolları arayan yine Türkiye oldu. Türkiye’nin adı, “Barış” ile birlikte anılmaya başlandı. Bu durum, dünya devletlerinin Türkiye’nin gücünü kabul ettiği, saygı duyduğu bir ülke olduğu gerçeği ortaya koydu. Kısa ve özet olarak son günlerde dünya siyasetinde olan ve Türkiye’nin geldiği nokta bu. Asıl soru şu! Bütün bunlar olup biterken biz halk neler yaptık? Ne tür bir katkıda bulunduk? Tavrımız ne oldu? Söz konusu vatan olunca gerisi teferruat dedik mi? Milli birlik ve beraberliği sağlayıp hareket etmemiz gerektiği gibimi hareket ettik? Kenetlendik mi? Siyaseten veya başka nedenlerden dolayı birbirimize duyduğumuz öfkeyi, nefreti bir tarafa mı bıraktık? Muhalefet etmek için muhalefet etmeyi, kişilere veya kurumlara olan olumsuz düşüncemizi bir köşeye bırakıp, destek olup, birlik görüntüsü verdik mi? Yoksa gerçeklerin üstünü örtüp kendi gerçeğimizi mi anlattık? İktidar iyi de yapsa kötü de yapsa yani ne yaparsa yapsın muhalefet olalım anlayışı içerisinde mi hareket ettik? Kabul edelim, yakamıza yapışan cehaletten, partizanca düşünceden, benim gibi düşünmüyorsan benden değilsin kafasından, insanları iyi ve güzel olan şeyleri destekledi diye bir yerlere yamamaktan kurtulamıyoruz, bu gidişle kurtulamayacağız da. Bu da şu gerçeği ortaya koyuyor! Bizim en büyük düşmanımız, geri kalmışlığımızın ön önemli nedeni biziz! İstediğimiz okulu bitirelim, istediğimiz akademik unvana sahip olalım, “Kafamızdaki örümceği” bir türlü söküp atamıyoruz. Dünyanın hiçbir ülkesinde, böyle bir ayrışma, böyle bir kutuplaşma, böyle bir ötekileştirme göremezsiniz! Şayet siz iktidarın yaptığı güzel şeyleri destekliyorsanız Ak Partilisiniz veya MHP lisiniz, muhalefetseniz CHP veya İYİ Partilisiniz. (Elbette burada; MP, BBP, YRP, SP, veya diğer partilerimiz asla yok farz etmiyoruz sadece örnek olarak verildi) Garip, tuhaf, ilkel toplumların özelliğini taşıyan bir siyaset anlayışımız var. Bu anlayış korkuları da beraberinde getiriyor dolayısı ile de her türlü gelişme engellenmiş oluyor. Tekrar tekrar düşünelim! İkinci Dünya Savaşında yerle bir olan ülkeler bugün süper güç haline gelirken, biz savaşa girmediğimiz halde neden onların fersah fersah gerisinden geliyor, onlardan teknoloji ve bilim transfer etmeye çalışıyoruz? Ne zaman ki bu sorunun cevabının bütün korkularımızdan arınarak cevap verirsek, işte o zaman gelişmeye, modernleşmeye, çağdaşlaşmaya başlar, muasır medeniyetler seviyesi üzerine çıkarız. Yoksa bu kafa ile önümüzü bile görmemiz mümkün değil. Maalesef bu ilkel anlayış, ikili sosyal ilişkilerimizi de zedeliyor. Herkes herhangi bir siyasi partiye yamanacağım diye söylemesi gerekenleri maalesef söyleyemiyor, bana dokunmayan yılan bin yaşısın anlayışı içerisinde hareket ediyor. Bunun için de bizim zaaflarımızı kullanarak kolaylıkla, bölüyorlar, parçalıyorlar, yutmak için fırsat kolluyorlar. Hadi gelin sosyal barışı sağlayalım! Gönül köprüsü kuralım! Birbirimizi sevelim. Birbirimizi suçlamaktan, bir yerlere yamamaktan vaz geçelim. Yanlışları ve doğruları kendi siyasi düşüncemize göre değil, ülke gerçeklerine göre ve hakkaniyet içerisinde değerlendirelim. Korkmadan, çekinmeden, hiçbir siyasal kaygı taşımadan, iyiye iyi, doğruya doğru, kötüye kötü, yanlışa yanlış diyelim. Hep birlikte bu cennet vatanı çok daha ilerilere taşıyalım. HALK OLARAK DÜNYA SİYASETİMİZİ GERÇEKLERİ ÜZERİNDEN OKUYALIM. NE DERSİNİZ? İsmet TAŞ – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
|
961 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |