KADINA ŞİDDET!!!!!! KADINA ŞİDDET, ÇOCUKLARA VAHŞET ! Gün geçmiyor ki, tecavüze uğrayan, dayak yiyen, sokağa atılan, bıçaklanan, öldürülen kadın haberlerini okumayalım. Gün geçmiyor ki, her türlü istismara uğrayan, sokağa bırakılan, dilendirilen, çocuk haberlerini duymayalım. Toplum olarak öyle hale geldik ki, kadına ve çocuğa uygulanan istismarı gördükçe, gasp, yaralama, öldürme, hırsızlık her türlü ahlaksızlıklara artık razı olur hale geldik. İnanılmaz bir ahlaki ve kültür erozyonu yaşamaktayız. Olay olup bittikten sonra, bir takım tedbirlerin alınmasının çok da önemi olmadığını hepimiz biliyoruz. Bütün mesele olay olmadan evvel, olmamasını önleyecek tedbirler almak. İnsanlığın övünç kaynağı ve göz bebeği Türk Toplumu, ne zaman, nasıl bu hale geldi? Hiç düşündük mü? NEREYE GİDİYORUZ diye? İki yaşındaki, üç yaşındaki çocuklar istismar ediliyor, kadın kırk elli yerinden bıçaklanarak öldürülüyor, suçlular hak ettikleri cezaları görmüyorlar ve biz sadece, ah! vah! tüh! diyerek üzüntümüzü belirtmekten başka hiç bir şey yapmıyoruz. Bazen bu mu Fetih Toplumu? Bu mu Çanakkale'de, Sakarya'da canını veren kanını döken toplum? diye aklımızdan geçmiyor mu? Bir taraftan, vatan sevgisi tavan yapmış, güle oynaya vatanı için ölüme koşan bir kesim, diğer tarafta, her türlü sapıklığı, ahlaksızlığı, hırsızlığı, insanın yaşamını almayı kendinde hak gören bir kesim. Her birimiz yaşanan olayları bütün teferruatı ile bildiği için, olan olaylardan bahsetmek yerine, nedenlerini ve çözüm yollarından bahsetmek daha doğru olacaktır. Kafamızı karıştıran soru şu; "Bu Öfke Niye?" Neyin intikamını alıyoruz? Hangi duygularımız ön plana çıkıyor da, engel olamayıp, topluma şiddet olarak yansıyor. Biz neyin eserini yaşıyoruz. Beşeri olaylarda sebep-sonuç ilişkisi son derece önemli. Sonuçlar dan çok sebepler üzerinde durmamız lazım. Sebepleri ortadan kaldırırsak, bu tip olayları da ortadan kaldırmamız mümkün. Biz toplum olarak, sevgiye, saygıya değer veren, kültürümüzden kaynaklanan gelenek ve göreneklerimizi yaşayan, insanları kırmamaya, incitmemeye çalışan, onların haklarını yememeye aşırı özen gösteren, komşusu aç ken tok yatan bizden değildir anlayışına sahip değilmiydik? Bir iyilik yaparsak bütün insanlığa iyilik, bir kötülük yaparsak yine bütün insanlığa kötülük yapmış olmuyormuyduk? Allah kitabında ne emrediyorsa, Peygamber sünnetinde ne buyuruyorsa onu yapmak için elimizden geleni yapmıyormuyduk? Bir yanlış, bir hata, bir kusur veya bir günah işlediğimizde, bir birimizi uyarıp, uyarana teşekkür etmiyormuyduk? İslam bizim hayatımızı şekillendirmiyor muydu? Dinin emirlerimi değişti de biz değiştik? Veya kendimize, farkında olarak veya olmayarak, İslam diye başka dinler mi uydurmaya başladık da adına İslam dedik? Kalp kırmanın Kabe'yi yıkmak ile eş tutan, elinden ve dilinden hiç kimseye zarar gelmeyen insan mü'min insandır, inanışına sahip bir toplumdan, vahşeti nerede ise " normal " görmeye çalışan bir toplum haline nasıl geldik? Din aynı din, Kitap aynı kitap, Allah ve Resulünün emir ve yasakları aynı emir ve yasaklar . Peki değişen ne? Anlayış mı? Bakış açısımı? Hayat tarzlarının değişime uğraması mı? Peki ne oldu da bu kadar değişime uğradık. Aslında çok basit! Yıllarca yavaş, yavaş hassasiyetlerimizin yerine, bizimle alakası olmayan anlayışlar sokulmaya çalışılma dımı? İstisnasız hepimiz kendimizi sorgulayalım. Dün asla olmaz, hayır dediğimiz bir çok şeyi bugün kabul edip yapmıyormuyuz? Dün ayıp olur, saygısızlık olur, dur aman kırmayım, incitmeyim dediğimiz bir çok şeyi yapmıyormuyuz? Dün değer verdiğimiz değerlerimizi yaşarken mutluyduk, bu gün o değerlerden yüz çevirip mutsuz olmadık mı? Her birimiz bu yanlış anlayışı körükleyen, hal, hareket ve davranışlarda bulunmuyormuyuz? Yaşanan her olumsuzluktan kendimizde birazcık sorumlu değilmiyiz? Paraya, pula, mala, zevk-i sefaya eğlenceye düşkün, rahat yaşamak için her yola başvurma, kendi çıkar ve menfaatlerimizi için başkalarının hayatını hiçe sayma, yalan, sahtekarlık, üç kağıt, her türlü ahlaksızlık gibi gayri insani yaşam tarzı hangimizin hayatında ne kadar var? Dürüstçe bunu sorgulayabilip hatalarından ders çıkartıp döne bilen kaç kişi var? Veya bütün bunları zaman içinde bilinç altımıza işleyen, kültür emperyalizminin farkın damıyız? Bundan kendimizi, çocuklarımızı ne kadar koruyabiliyoruz? Öncelikle bir şeyin altını çizelim! Kadına şiddetten tutunda, yaşanan çocuk vahşetine varıncaya kadar bir çok acı veren toplumsal olaylar için cezalar kesinlikle caydırıcı hale gelmeli. Özellikle hemen, tecavüzcülere, vatan hainlerine, bilinçli ve kasıtlı olarak insan hayatına son verenlere mutlaka idam getirilmeli. Bunu geciktirmenin vebali unutulmamalıdır. Her türlü saldırıya maruz kalan kültürümüz, mutlaka korunmalı, başta milli eğitim olmak üzere bunu engelleyici tedbirler alınmalı. Dünyevileşmeyi cazip hale getiren saldırılara karşı ciddi önlemler alınmalı. İnsanımız arasında, "Gönül Köprüsü" kurulmalı. Kültürümüzün hayat haline gelmesi için her türlü eğitimin verilmesi bizin öncelikli görevlerimiz arasında olmalı. Her türlü şiddetten, tecavüzden tutunda, ahlaksızlığa, toplumsal barışı bozan her türlü anlayışa varıncaya kadar yok etmek istiyorsak, Allah ve Resulünün emirleri gönüllere nakış nakış işlenmeli. Çünkü orada, yaratılmışların en kutsalı insan vardır . İnsana duyulan sevgi, saygı, gönül kırmamak vardır. Allah'ın rızasını kazanmak için iyilik yapma, insana hizmet etmek, toplumu yüceltmek vardır. Yardımlaşma, dertlerini , sorunlarını , sıkıntılarını giderme vardır. Kul hakkını yememek vardır. Dürüst, namuslu, ahlaklı, faziletli, erdemli insan olmak vardır. Bir anlayışta, bir yaşam tarzında, asgari olarak bunlar yoksa, onun adı asla İslam değildir. İndirilen değil, uydurulan dindir . Biz çocuklarımızın nasıl yetiştiğini de sorgulayalım. Beyinleri, Batı Kültürünün etkisi ile mi doluyor yoksa Türk Kültürünün etkisi ile mi? Yöneticiler nasıl bir vebal altında olduklarını, ateşten gömlek giydiklerini, her olayın en büyük sorumluluğunun kendileri olduklarını asla unutmamaları gerekir. iSMET TAŞ - İÇ ANADOLU BİRLİĞİ GENEL BAŞKANI |
672 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |