Engelliler, şahsımın özel insanlar olarak gördüğüm eli öpülesi insanlar.
Zaman zaman gündeme gelir, hamase nutuklar atılır ve bu insanların sorunları bir türlü çözülemez. Daha son yıllara kadar bu konuda bir Kanun bile yoktu. Şu an ki mevcut Kanunun ise kimse yeterli olduğunu söyleyemez. Elbette hiç yoktan iyidir. Dün bu da yoktu diyeceksiniz. Demeyelim, söylemeyelim var olanı iyileştirmeye çalışalım.
Sosyal Devlet olmanın özelliği, kısaca; "Vatandaşının Hayat Standardını Yükseltmektir". Bu konuda atılan adımları dünden bu güne özellikle sağlık konusunda kimse inkar edemez. Ancak toplumun her alanında en üst düzeyde iyileştirmeler , İnsanımızın hayat tarzının, Avrupalı insanın hayat tarzından çok daha iyi konumda olmalıdır. Özellikle de, "Özel İnsanlar"ımızın.
Ancak şurası bir gerçek ki, biz hangi yasayı çıkartırsak çıkartalım, hangi kolaylıkları sağlarsak sağlayalım, hangi imkanları verirsek verelim, toplum bu konuda yeteri kadar duyarlı değilse, hiç bir ilerleme kaydedilmiş sayılamaz.
Sosyolog-yazar Emrullah Yılmaz'ın dediği gibi, özel insanların toplumdan beklediği sadece ve sadece , "SEVGİ". Sevgiyle yaklaşmak, sevgiyle onlarla iç içe olmak, onlara ne kadar sevildiklerini hissettirmek, göstermek, onların beklediği en büyük beklenti. O zaman soralım kendimize, gerçekten biz özel insanlarımıza yeteri kadar sevgi göstebiliyor muyuz!? Empati yapalım. Bizim hiçbir engelimiz olmadan yeri geldiği zaman, "Sevgisiz Yaşayamam" demiyormuyuz? Peki ya ONLAR....
İkinci sorumuz şu olmalı, gösterdiğimizi sandığımız, sevgi mi? Yoksa acıma hissi mi?
Hiç kimse merak etmesin özel insanlar, sevgiyi de, acıma hissini de çok rahat ayırt edebiliyorlar. Ve asla kendilerine acınmasını istemiyorlar. Onlar gerçek sevgi bekliyorlar. Başlarının okşanmasını, gerektiğinde sım sıkı sarılınmasını, sevgiyle bakılmasını, sevgiyle ellerinden tutulmasını istiyorlar. Sevgi en güçlü duygu değil mi? Barışın, kardeşliğin, dostluğun, birlik ve beraberliğin simgesi SEVGİ değil mi? Toplumun içinde yaşanan kaosun nedeni sevgisizlik değil mi? Bütün sorunların kaynağı nasıl ki sevgisizlikse, bütün sorunların çözümü de sevgi değil mi?
SEVGİ nin yasası, kanunu, tüzüğü, yönetmeliği olmaz. İnsanı güzelleştiren en güçlü duygudur. Nasıl ki insanı çirkinleştiren en kötü duygu kin, nefret ve öfke ise.
O zaman hadi gelin biz bütün sorunlarımızı sevgiyle çözelim. Toplumumuzu, "Sevgi Toplumu" haline getirelim. Birbirimize sevgiyle, muhabbetle bakalım, yaklaşalım, davranalım. Bizim sahip olduğumuz kutsal değerlerimiz de bunu emretmiyor mu? Özetle; "Bir iyilik yapan bütün insanlığa iyilik yapmış gibidir, bir kötülük yapan bütün insanlığa kötülük yapmış gibidir", " İmanın tadını almak, ancak sevgiyle mümkün dür" "Zorlaştırmayın, kolaylaştırın" "Îmân etmedikçe cennete giremezsininiz, birbirinizi sevmedikçe de îmân etmiş olamazsınız " denilmemişmidir?
Kalbin hakiki sevgiyi elde edememesi ise, Allah'ı tanımamak ve O'nun nimetlerine karşı nankörlük etmekten kaynaklanır. Kur'ân-ı Kerîm böyle sevgisiz güruhların helâk edileceklerini ve onların yerine gönülleri sevgiyle dolu toplumların getirileceği ifade edilmemişmi? O halde öncelikle kalbimizde Allah sevgisini yeşertelim. Kalbinde Allah sevgisi olmayanın insan sevgisi olması mümkün değildir. Kalbimizi, ruhumuzu sevgiyle donatalım. Dünyanın en iyi insanı kim diye sordukları zaman, "Benim" diyebiliyormuyuz? demeliyiz. Kim ne söylerse söylesin kalbimizdeki iyilikleri asla yok etmemeliyiz.
O halde özel insanlarımıza sevgiyle yaklaştığımız zaman neler olur bir düşünelim?
Öncelikle hemen şunu sorarız kendimize, onların hayatlarını nasıl kolaylaştırırım? Nasıl güzelleştiririm? Nasıl daha iyi yaşanılır hale getirebilirim diye sormazmıyız ?
Bu sevgi beraberinde, her alanda, ücretsiz sağlık hizmetlerinden tutunda, ücretsiz eğitime varıncaya kadar, hayatlarının her alanında kolaylaştırmayı tutun da, her türlü ekonomik ve sosyal imkan sunulmaya kadar devam eder.
O zaman hadi özel insanlarımıza sevgiyle yaklaşalım, onlara içten , samimi, sıcak sevgimizi doyasıya yansıtalım. Önce kendimiz için, göreceksiniz sevgi ruhumuzu nasıl güzelleştirecek, nasıl huzura kavuşturacak. Kendimizi dünyanın en mutlu insanı hissedeceğiz, kötülüklerle, çirkinliklerle savaşmada daha da güçlü olacağız.
İşte bütün bu duygular içerisinde, hafta sonu İç Anadolu Birliği'nin geleneksel hale getirdiği, "Engel, Engel Tanımaz. Yanınızdayız" programı büyük bir sevgi yoğunluğu içinde kutlandı.
Sosyolog-yazar Emrullah Yılmaz'ın sunumu tam bir ders niteliğindeydi. Sevgiye, sevginin önemine vurgu yaptı. Sevgi Toplumunu işaret etti. Büyük takdir topladı.
Saygı Özel Eğitim Kurumlarının engelli öğrencilerinin, Nilay Hoca eşliğindeki Mehter Takımı, sevgiyle verilen eğitimin, engeli ortadan kaldırdığını gösterdi.
Rıfat Çakır'ın sunduğu ozanlarımız ve şairlerimiz, özel insanlarımız için söylediler.
Ve Anka Sanat ve Dans Kulübü. Bizi Kafkaslara götürdü. Büyüklerin ve çocuklarımızın sunduğu o muhteşem gösteri, insanımızın yüreğinde var olan sevgiyi, damla damla yüreğimize nakşettiler. Derya Akdemir Hocanın öğrencilerinin yüreklerindeki sevgi, yüzlerine ve oyunlarına yansıdı. Her birisi birer , "Kafkas Kartalı" gibiydiler.
Ve o gün sevgi yüreklerde bir kez daha yeşerdi. Başta özel insanlarımız olmak üzere, insanımıza sevgiyle bakmanın ne kadar önemli ve hayati bir konu olduğu bir kez daha kalplerdeki yerini buldu.
Teşekkürler Emrullah hocam, teşekkürler Nilay hocam, teşekkürler Rıfat hocam, teşekkürler Derya hocam. Yüreğinize sağlık. Sevgiyle dolu verdiğiniz mesaj, asla unutulmayacak.
En büyük ve gerçek engelin, kalplerimizde, beyinlerimizde ve ruhlarımızda olduğunu, hiç bir zaman unutmayalım.
Başta özel insanlarımız olmak üzere, yürekleri sevgiyle, muhabbetle dolu, siz değerli dostlarımı, Allah'ın selamı ile en derin kalbi sevgi ve muhabbetlerimle selamlıyorum.